Kırklareli
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    30.71
  • EURO
    32.91
  • ALTIN
    1967.5
  • BIST
    8994
  • BTC
    49397.326$

MİLLİ EĞİTİMDE GERİCİLİK     

17 Ocak 2022, Pazartesi 16:27


 Milli Eğitim Şurasında anaokulu çağındaki çocuklara(4-5 yaş) dini eğitim verme kararı alınmış.Oysa bizler biliyoruz ki 10 yaşın altındaki çocuklar soyut eğitim verilmemeli.Çocuklar çocukluğunu yaşamadan düşünsel dünyalarını geliştirmeden kalıplaşmş bilgi vermek bilimsel gerçekliğe aykırıdır.AKP düştüğü ekonomik çıkmazdan çıkış yolu olarak dini argümanları kullanmaya devam ediyor. Ülkemizi geliştirecek olan yeni beyinler daha gelişmeden bu politikalarla çocuklarımızı ve gençlerimizin geleceğini karartmaktadır.. En hafif deyimiyle Taliban ve El Nusra yöntemlerinden vaz geçilmelidir. Dinci gericiliğin önü ikinci dünya savaşından sonra ülkemizde adım adım işlenmeye başlandı.Köy Enstitüleri kapatılması ile bu süreç dahada hızlandırıldı. ve İmam-Hatip okullarına giden süreç başladı. 13 Aralık 1925 tarihinde 677 sayılı yasayla kapatılan tarikatların, tekkelerin  ve cemaatların kapatıldıkları için güçlendikleri düşüncesi gerçeği yansıtmamaktadır. Tarikatlar, cemaatler sola karşı açılan savaşta kullanılmak üzere bizzat devlet tarafından güçlendirildi. Bu yapılmasaydı, tarikatlar ve cemaatler bu denli siyasal ve de toplumsal yaşamda etkin olamazlardı. Bekli sosyolojik olarak varlıklarını yine de sürdürürlerdi ama,işlevleri sadece ahiret işleri ile sınırlı kalırdı.12 Eylül 1980 Askeri darbesi tarikat  ve cemaatler için bir milattır. Cunda anayasası devletin resmi ideolojisini Türk-İslam Sentezi yaptı. Zorunlu din dersleri getirildi ve imam-hatip okulları yaygınlaştırıldı.Neoliberal politikalar sonucu Sosyal Devlet tasfiye edilince, doğan boşluk tarikat ve cemaatler tarafından dolduruldu.1990’lı yıllarda Sol Liberallerin tarikatları, cemaatleri Sivil Toplum örgütü olarak nitelemelerini anımsamamak mümkün değil! Sivil Toplum Örgütü olmanın ön koşulu yöneticilerinin seçimle belirlenmesidir. Siyasal İslamcı AKP iktidarı döneminde tarikat ve cemaatler altın çağını yaşıyorlar. Bu dönemde tarikat ve cemaatler  hem kamu kaynaklarından beslendiler, hem de iç yapılarında meydana gelen  kriminal suçlar hiç bir zaman soruşturma konusu yapılmadı ve de üstleri örtüldü. Öte yandan Orta Öğretim İmam- Hatipleştirilirken, Üniversiteler de Medreseleştirildi. Diyanet İşleri Başkanlığı laikliğin altını oyan bir fetva kurumuna dönüştü. Anayasanın ikinci maddesi “Türkiye Cumhuriyeti ....demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir” diyor. Bu madde tasfiye edildi.  Türkiye’de aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlaşması demek olan Aydınlanma ve Modernite Devrimi tam anlamıyla tamamlanamadı. Bundan dolayı demokrasinin ön koşulu olan laiklikte kökleşemedi.  200 yıllık Osmanlı-Türk Modernleşmesinin pik noktası olan 1923’te kurulan Laik Cumhuriyet’in sadece 20 yıl sürmesi,( 20 yıl sonra laik cumhuriyet’in  kazanımlarından geriye doğru gidişler başladı) Çağdaş sınıfların zayıf olması ve soğuk savaş politikaları laikliğin kökleşememesinin nedenleridir. Yarım kalan, tamamlanamayan  Modernite ve Aydınlanma  Devrimi, Siyasal İslamcı AKP iktidarının sona ermesiyle ancak tamamlanacaktır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum