Kırklareli
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    30.71
  • EURO
    32.91
  • ALTIN
    1967.5
  • BIST
    8994
  • BTC
    49397.326$

DİYANET, RUHBAN SINIFI VE SEÇİMLER

28 Ağustos 2022, Pazar 15:39

 "İslamda, Hristiyanlıkta var olan ruhban sınıfı yoktur” iddiası sık sık dile getirilse de bunun gerçeklikte bir karşılığı yoktur. İslam dininin temel  kitabı olan Kuran’da bir ruhban sınıfının(din adamları sınıfı)  olmadığı doğrudur. Ancak ayni durum Hıristiyanlık dinin temel kitabı olan İncil içinde geçerlidir.İncil’de de bir ruhban sınıfı yoktur. Kendisini dinin temsilcisi veya Tanrı ile dünya arasındaki aracı olarak gören ruhban sınıfı, İncil ve Kuran gibi din kitaplarının yazılmasından sonra ortaya çıkmıştır.İncil Hıristiyanlık dininin, Kuran’da İslam dininin temelini ve özünü oluşturduğunu göre, Hıristiyanlıkta da İslamda da bir ruhban sınıfı yoktur.Ancak fiili uygulamada her iki din de kendi ruhban sınıfını yaratmıştır. Hıristiyanlıkta ruhban sınıfı Papa,Patrik, kardinal,Başpiskopos,piskopos ve papazlardan oluşurken, İslamdan Halife, Şeyhülislam, Ulema, Molla, İmam,Cemaat ve tarikat liderlerinden oluşmaktadır. Öte yandan İncil ve Kuran’da mezhep ayrımı da yoktur. Hristiyanlıkta Ortodoksluk, Katoliklik, Protestanlık gibi mezhepler İncil’den sonra,İslamda da Sünnilik, Şiilik, Alevilik gibi mezhepler Kuran’dan sonra ortaya çıkmıştır. Mezhepsel ayrımlar da ruhban sınıflarının oluşması da bu dinlerin özüne ve temeline aykırı olduğu gibi dünyadaki çatışmaların ve savaşların en büyük nedenlerinden biridir. Dini yorumlama tekelini elinde tutan ruhban sınıfı, tarih boyunca,kendi din anlayışını ve mezhebini başkalarına dayatmıştır. Bu sorun batı Avrupa’da 18. yüzyıldan itibaren laiklik ilkesinin yaygınlaşması ile çözümlendi. Laiklik ilkesi ruhban sınıfının yetkilerini kısıtladı, insanların dindar olup olmamasını, dindar olacaklarsa, dini nasıl yorumlayacaklarını bireylerin kendilerine bıraktı.Laiklik ilkesiyle birlikten dinin siyasal, hukuk ve eğitim alanına müdahale etmesi engellendi. Din devletin dışına çıkartıldı. Bu nedenle laiklikten en fazla rahatsızlık duyan kesim ruhban sınıfı olmuştur.Bilim, felsefe,sanat,demokrasi ve uygarlık yolunda ilerleme laiklik sayesinde olanaklı olmuştur. Türkiye’de laiklik ilkesi, 1923 Aydınlanma ve Modernite Devrimi sayesinde yürürlüğe girmiş ve bir anayasa maddesi haline gelmiştir. 1946 yılına kadar ruhban sınıfı ve köktendinci siyasetçiler susmuşlar ve etkisiz kalmışlardır. 1946 yılından sonra  başlayan soğuk savaş döneminde dinin komünizmin panzehiri görülmesi ve yeşil kuşak politikaları, laiklik ilkesini tasfiye etmek isteyen,ruhban sınıfının ve köktendinci siyasetçilerinin önünü açmıştır. Laik Cumhuriyet  dinin istismarını önlemek ve dini denetim altında tutmak için Diyanet kurumunu kurdu. Soğuk Savaş dönemine kadar laiklik ilkesi doğrultusunda işlevini yerine getiren kurum, yeşil kuşak politikaların başlamasıyla adım,adım demokrasinin ön koşulu laikliği tasfiye eden bir yapıya dönüştü.   Türkiye Cumhuriyet’in de,teokratik bir aile (hanedan) devleti olan Osmanlı Devletin de var olan halifelik ve şeyhülislamlık makamları yoktur.Ancak kendini Halife ve  Şeyhülislam olarak gören siyasetçi ve bürokratların varlığı da bir gerçek. Siyasal İslamcılar 2002’de iktidara gelmeden önce dinin devletin elinde esir olduğu ifade ediyor ve diyanetin lağvedilmesi gerektiğini savunuyorlardı. İktidara gelince bu görüşlerini ivedi olarak terk ettiler. Çünkü diyanetin 5-6 icracı bakanlığı aşan devası bütçesiyle laikliğin tasfiyesinde ve kendi teokratik rejimlerini inşa etmede ne kadar işlevsel bir aparat olduğunu gördüler. Diyanet İşleri Başkanlığının 15 Ağustos’ta 41 ilin müftüsü ile yaptığı toplantıda Başkan Ali Erbaş,müftülere “seçime dokuz ay kaldı.Herkes sahaya insin, çalışma yapsın. Kazanırsak beraber kazanırız,kaybedersek beraber kaybederiz.Ev ev gezin.” “Büyük kazanımlar elde ettik önümüzdeki seçimde kaybetmemeliyiz.” dediği iddiası ulusal basında yer aldı. Ezcümle; 100 yıllık pratik dinin bir kamu hizmeti olmadığı ve din hizmetlerinin bütçeden finanse edilmemesi ve laik bir devlette diyanet işleri başkanlığı gibi kurumunun olmaması ve mutlaka lağvedilmesi gerçeğidir!      Not, laik devlet inanç grupları ve inanmayan gruplar karşısında nötrdür.  Barış içinde yaşamalarının güvencesidir. Her inanç grubu kendi inancını finanse etmelidir.Laik devlette ne din devleti tanzim eder ne de devlet dini tanzim eder. Ayrıca laiklik siyasetin, hukukun, eğitimin ve devletin  dinden arındırılmasını zorunlu kılar.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum