Kırklareli
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    30.71
  • EURO
    32.91
  • ALTIN
    1967.5
  • BIST
    8994
  • BTC
    49397.326$

DEĞİŞİM!

29 Haziran 2023, Perşembe 14:07

 Türkiye’de toplumsal değişim yaratan iki büyük dönemeç var. Birincisi 1923’de kurulan Cumhuriyet! Tarihsel anlamda ilerici ve devrimciydi. Her büyük toplumsal değişim gibi Cumhuriyet’te dışlamalarla tesis edildi. Bunun bedelini Cumhuriyet ödüyor! İkinci büyük toplumsal dönüşüm ise 12 Eylül ve neoliberal (24 Ocak kararları) siyasetle olmuştur. Bu dönüşüm ise tarihsel anlamda gerici ve karşı devrimciydi. 1983’de ANAP’ın (Anavatan partisi) iktidara gelmesi ile devam eden ve Siyasal İslamcı AKP ile pik yapan bir dönüşüm.2002’de AKP’nin iktidara gelmesi kapitalizmle değil, ama çağdaş değerlerle , haklarla ve eşitlikle sorunu olan bir inşa süreci başladı.1980 yılından beri temeli Türk-İslâm Sentezi olan bir sosyoloji inşa edildi.(Buna uygun altyapı 1946 yılından beri süren “soğuk savaş” politikaları ile birikmişti)Bu sosyoloji üzerine yaslanarak siyaset yapan Erdoğan, en zayıf olduğu bir zamanda 14-28 Mayıs Seçimlerini kazandı. (Kültürel değerler, Sınıfsal değerlere galip geldi) Muhalefet seçimlerde mevcut sosyolojiyi kendi tarafına çekmekle uğraştı.(İktidarla milliyetçilik, dindarlık ve ırkçılığa varan bir yarışa girildi...)Oysa siyasetin işlevi sosyolojiyi değiştirmek olmalıydı. 14-28 Mayıs Seçimlerini kaybeden muhalefet “iktidarı değiştiremedik o zaman kendimizi değiştirelim” söyleminde. Herkes “değişim”den yana. İyi de değişim nereye doğru olacak, ideolojik, örgütsel, yapısal olarak bir (yönetici değişikliği değişim değildir) ne değişecek?,bu soruların yanıtları yok! Değişim; nasıl bir Dünya, nasıl bir Türkiye sorularına ezberlerin dışında tabuları yıkmaktan çekinmeyen yanıtlarla olur. Mevcut durum Muhalefet seçmeninde “bir şey değişmez” karamsarlığını doğal olarak besliyor. Seçimleri kazanan Erdoğan baskıcı, teokratik, faşizan, diktatöryel rejimini, yeni bir anayasa değişikliği ile “yeni rejimini” iyice tahkim etmek istiyor.O nedenle “çağdaşlaşmadan” yana olan güçlerin karamsarlıktan ivedi olarak çıkması gerekiyor. Çağdaş değerleri(Aklı bilimi,laikliği, insan haklarını emeğin haklarını,kadın haklarını, doğanın haklarıını..) inatçı bir şekilde savunmaktan başka bir seçeneğimiz yok. Ancak o zaman “ temeli teokrasi olan totaliter bir rejimin tahkimini engelleyebiliriz! “Çağdaşlaşmadan” yana olan güçlerin en büyük sorumluluğu teokratik-totaliter(faşizm) bir rejimi engelleme sorumluluğu, bundan daha büyük bir şey olamaz!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum