Kırklareli
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    30.71
  • EURO
    32.91
  • ALTIN
    1967.5
  • BIST
    8994
  • BTC
    49397.326$

COP 27, Kapitalizm ve Ekososyalizm

15 Kasım 2022, Salı 16:44

   5 Haziran 1972 Stockholm BM İnsan Çevresi  Konferansı, ,1992 Rio de Janerio Çevre ve Kalkınma Konferansı,4 Eylül 2002 Johannesburg  Dünya Sürdürülebilir  Kalkınma Zirvesi, Çevre Sözleşmeleri ve COP 27 (taraflar toplantısı 6 Kasım 2022 Mısır) toplantılarına rağmen, Çevre tahribatının, biyoçeşitlilik kaybının azaltılması ve Küresel ısınma - iklim değişliğinin önlenmesi konusunda bir arpa boyu kadar yol alınamadı. Çevre Konferanslarına, ve  COP toplantılarına “Sürdürülebilir Kalkınma” retoriği  damgasını vurdu.Ekolojik - Çevre hareketinin tamam iyi niyetle üretmiş oldukları bu kavram, dünya egemenleri için doğanın yağmalanmasının, talanının ve sömürülmesinin anahtarına dönüştü. Önlenemeyen ve derinleşen Ekolojik Yıkım ve Küresel Isınma- İklim Değişliği karşısında  Avrupa Birliği’nde son yıllarda Yeşil Mutabakat kavramı ön plana çıkmış durumda. AB’nin Yeşil Mutabakatı bir tür “yeşil badananayla göz boyama”. Avrupa’nın egemenleri aslında bir taraftan eskisi gibi ayni şekilde yola devam etmek isterken ve diğer taraftan da vicdanlarını rahatlatmak istiyorlar. Yeşil Mutabakat ile çevre tahribatı azalmayacak; bu tahribat sadece farklı alanlara kaydırılacak. Çünkü kapitalizmin “yeşil” dönüşümü sadece madenciliğin zirve yapmasına ve böylece küresel Güney’de yeni yıkımlara yol açacak. Bu durumda dünyada tek yapılacak şey, dünyadaki ilk yüzde on diliminde yer alanların lüks tüketimine karşı savaşmak ve  özel tüketimin kolektif, kamusal altyapılar yarına azaltılması sağlamak. Örneğin Elektronik otomobiller ile bireysel tüketimin desteklenmesi yerine eski otobüslerin devreye sokulması çok daha çevre dostu bir önlem. Kapitalizmde bu çözüm mümkün değil. Çünkü çok yaygın olan bireysel tüketim işletmelerin kârlarının temeli. Binlerce otobüs yerine milyonlarca araba elbette daha fazla kazanç sağlıyor. Kapitalizm doğası gereği doğayı tahrip etmek zorunda olan bir üretim tarzı! Yaşamın temellerinin yok edilmesi pahasına büyüme. Bu nedenden çevre yada Ekolojik hareketler radikal bir şekilde Kapitalizm karşıtı olmak zorundalar. Aksi taktirde bahçıvanlıktan öte bir işlevleri olamaz. Kâr yerine kamu yararı; bireysel mülkiyet yerine kollektif mülkiyet tek seçenek. Sosyalist hareketin davası insanı köleleştiren, aşağılayan, yalnızlaştıran bütün koşulları ortadan kaldırmak. Bu nedenle mücadele sadece sınıf ilişkilerini değil,patriyarka yı ( ataerkilliğe dayanmak)ve ırkçılığı da hedef almak zorunda. Sınıfsız ve baskının olmadığı bir yer olmak yetmez  ayni zamanda doğa ile olan alışverişimizi radikal bir şekilde değiştirmemiz gerekir. Modern toplumlar doğa sömürüsünü radikal bir şekilde sonlandırmazlarsa yok olacaklar. Daha az tüketmek zorundayız; daha az emisyona sebep olmak zorundayız ve son iki yüz yılın büyümesinin temeli olan fosil enerjileri artık hiçbir şekilde kullanmamalıyız. Bu kapitalizm var oldukça bu mümkün değil; çünkü böyle bir Öneri bireysel tüketim olanaklarının kısıtlanması ve sınırlı sayıda var olan kaynakların paylaşılması demek. Buda Kapitalizmi aşmayı gerektirir. Bu dışında bir seçenek yok. Aksi taktirde modern toplumlar azalan refah uğruna savaşacaklar ve milyarlarca insan ölecek. Maalesef bugün her şey bu yönü işaret ediyor. Rosa Lüksemburg’un Sosyalizm ya da barbarlık cümlesi bugün her zamankinden daha fazla güncel!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum