EMEKLİNİN SUYA DÜŞEN TAKMA DİŞİ...
07 Ekim 2025, Salı 16:47
Açlık sınırının çok altında emekli maaşına mahkum edilen emeklilerden biri olan Nazmi Bey,çıktığı mahalle kahvesinde komşusu Aziz Bey’le sohbet ederken,onun, bir emekli derneğinin üyelerine çok uygun olanaklarla sağladığı tatile gideceğini söyler.Fiatı duyan Nazmi Bey’in iştahı kabarır.”Oooo! çok hesaplıymış yahu.İyi o zaman, hanımla ben de gelirim”diyor.Şimdi diyeceksiniz,”Açlık sınırının altında yaşayan bir emekli nasıl tatil yapar?”Orasını da fazla merak etmeyin canım.Diyelim ki adama piyongadan para çıktı veya kaynanasından miras kaldı bize ne... Derneğin kıdemli üyelerinden ve aynı zamanda şube yönetim kurulu üyesi olan Aziz Bey:
“Olur tabii ki komşum niye olmasın ama önce derneğe üye olman gerekiyor.Ondan sonra seni sıraya koyacağız.Sıranı beklemen gerekecek, çünkü çok talep var.”diyor.Yıllardır tatili rüyasında bile göremeyen Nazmi Bey komşusunun aracılığıyla derneğe üye olur.Şansı yaver gidip Aziz başkan, gelmeyen birinin yerine Nazmi Bey’e biraz torpil geçip onu yeni kafileye yazar.Gerçi ona sıra Eylül ayının ikinci yarısında gelse de yine şanslı biri sayılır.Yaşı yetmiş beşe merdiven dayamış Nazmi Bey ve eşi emekli oldukları otuz küsur yıldan bu yana çocukların okulları,evlenmeleri derken kendilerine bir gün bile zaman ayıramamışlardı.Yıllar su gibi akıp hiç anlamadan geçmişti.Ömürlerinin ikinci baharlarında böyle bir tatile öyle ihtiyaçları vardı ki hiç sormayın,bayramlık çocuklar gibi seviniyorlar.Akşamdan bütün hazırlıklarını yapıp sabah erken saatlerde derneğin tuttuğu minibüsle kafileleyle birlikte gülüş cümbüş yola koyulurlar.Yaşadıkları şehir ile tatil beldesi arasındaki yaklaşık on saat kadar süren neşeli bir yolculuktan sonra nihayet derneğin sosyal tesislerine varırlar.Arabadan iner inmez kendilerini davul zurnayla karşılıyorlar.Böyle bir karşılamayı ancak yıllar önce hanımının köyünde şahit olan Nazmi Bey’in çok hoşuna gider.Müracaatta kayıt için gerekli işlemleri yaptırdıktan sonra kendilerine tahsis edilen apart daireye yerleşirler.
Marmara Denizi’ne kıyısı olan,zeytin,nar ve incir ağaçlarıyla kaplı müstesna bir tatil merkezi olan yarımada şeklindeki ilçe,envahi çiçeklerle,dalından sarkan meyve ağaçları,cıvıl cıvıl öten kuş sesleri ve dinginliğiyle insanı büyüleyen bir konumdadır.Hemen üstünü değiştirip tatil moduna giren Nazmi Bey,başını pencereden çıkartıp mis gibi kokan havayı genizlerine çekerken:
“Abooo!Burası ne kadar güzel bir yermiş hanım,gel sen de bir bak hele.Baksana burası adeta cennetten kopmuş bir parça gibi”
Eylül ayınınn mahçup güneşinin ısıttığı ılıman havada altına dizden aşağı mavi şort,üstüne de gri renkli penyesini giyip kendini dışarıya atar.Aynı zamanda eğitim amaçlı da kullanılan tesisin her bir tarafı taze gür çimenlerle bezenmiş,içinde palmiye ağaçların olduğu bakımlı bahçenin içinde ortalığı kolaçan etmeye başlar.Az sonra ona hanımı da katılır.Öğle yemeklerini yedikten sonra herkes gibi onlar da deniz kıyısında asırdan örülmüş şemsiyelerin altındaki plastik şezlonglara uzanırlar.Birlikte geldikleri kafiledeki kendinden daha genç tanıdıkları hemen yanındaki tahta iskeleden denize atladıklarını görünce o da özenir.”Onlar yapar da ben niye yapmayayım!”diyerek üstündeki penyeyi çıkararak kendini iskeleden Marmara Denizi’nin serin sularına bırakır.Yüzme bilse de su soğuk olduğu için denizde fazla kalmayıp dışarı çıkar.Çıktıktan sonra iskelede güneşlenirken üşüdüğünden öksüreceği tutar.”Apşuu!Apşuu!” diye öyle derinden öksürüyor ki ağzındaki takma dişleri dışarıya fırlayıp denize düşer.Dişleri aniden sudan fırlayan balık gibi denize düşen Nazmi Bey telaşla:
”Eyvah!düştü be,gitti be!”diye bağırmaya başlar.Bunu duyan orada bulunan kafile arkadaşları hemen duruma el koyarlar.İçlerinden en iyi yüzme bilenler Nazmi Bey’in takma dişlerini düştüğü iskelenen altında kayıp dişleri aramaya seferber olurlar.Suya dalan herkes sudan çıkardıkları dişlere benzeyen taşları “Bu mu?Şu mu?”diye Nazmi Bey’e uzatırken bunları seyreden kıyıdaki diğer emekliler de bu serenomiye dahil olurlar.İskeleye yan yatmış dişlerinin bulunmasını sabırla bekleyen Nazmi Bey’e çevresini saran tanıdıkları:
“Dişlerin altından mıydı ?..Yahu insan dişlerine nasıl sahip çıkmaz!..Dişlerin düşerken sen ne yapıyordun ?”gibi sorularla onu makaraya sarmaya başlarlar.Ama o arada gönüllü dalgıçlar suya dalıp dalıp hummalı bir şekilde dişleri aramaya devam ediyorlar.Birisi oradan bağırıyor:
“Bugün akşam yemeği menüsünü asmışlar menüde kuzu şiş varmış ama Nazmi Bey yiyemeyecek...”Bir diğeri:
“O zaman aşçıya söyleyin de menüyü değiştirsin.Kuzu şiş yerine çorbayı bolca yapsın”Bir başkası:
“Bu böyle olmaz!Akut’a,Sahil Güvenlik’e haber verelim gelip onlar da aramalara katılsınlar”gibi çevreden takılmalar,espriler devam ederken sahildeki herkes işini gücünü bırakıp onun derdine düşer.Aradan bir saatten fazla geçtikten sonra en nihayet takma dişleri arayanlardan biri Arşimed’in hamamda suyun kaldırma kuvvetini bulduğu gibi bağırmaya başlar.
“Buldum!Buldum!Ben buldum!”diyerek Nazmi Bey’in hayat güvencesi olan takma dişlerini havaya kaldırarak herkesin alkışları arasında ona teslim eder.Ve böylece dişlerine kavuşan zavallı Nazmi Bey dişlerini bulan kafile arkadaşına sarılarak onu yanaklarından öper.İşi aslı,her zaman yanında taşıdığı dişlerini yapıştırma ilacını telaştan evde unutan Nazmi Bey, hemen şehir merkezine gidip kendine bir diş yapıştırıcı alır.İşi sağlama alan Nazmi Bey tatil bitimine kadar bir daha öyle bir sorun yaşamaz ve mutlu bir şekilde yaşadığı şehre döner.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum