Kırklareli
28 Kasım, 2025, Cuma
  • DOLAR
    30.71
  • EURO
    32.91
  • ALTIN
    1967.5
  • BIST
    8994
  • BTC
    49397.326$

EDİRNE’YE  GELİPTE  CİĞER  YİYEMEDEN  DÖNMEK..!

26 Kasım 2025, Çarşamba 10:06

 

   Size bu haftaki yazımda Lüleburgaz’ın yetiştirdiği  ender kişilerden edebiyatçı,araştırmacı yazar  Bahri Berberoğulları Hocamız  hakkında birkaç kelam etmek istiyorum.Bahri  abi,gerek kişilik bakımından gerekse aldığı eğitim,sosyal,kültürel yönüyle,bitmek tükenmek bilmeyen azmiyle  müthiş bir insan.İlk önce Kepirtepe Öğretmen Okulunu dışardan bitirerek öğretmenlik hakkını kazanıyor.Trakya’nın birçok yerinde ilkokul öğretmenliği yapıyor.Ardından askere er öğretmen olarak gidiyor.Askerlik hizmetinden sonra Ankara’nın ilçeleri Haymana ve Polatlı’da görev yaparken Ankara Üniversitesi Dil Tarih,Coğrafya Fakültesi Eski Türk Dili Edebiyat Bölümünü bitiriyor.Sonradan Lüleburgaz Kız Meslek Lisesinde Edebiyat öğretmenliği,kırtasiyecilik ,gazetecilik derken dolu dolu kocaman bir ömür  geçiriyor.Doğum büyüdüğü ve çok sevdiği  Lüleburgaz’ın tarihi dokusuna,tarihi eserlerine  çok kıymet verip var olanları yaşatmak, unutulanları,eksik kalanları gelecek kuşaklara tekrar kazandırmak için azami gayret sarfediyor.Bunun için akademik çevrelerden,yerel yönetimlerden tanıdığı dostlarından aldığı  teknik destekler sayesinde tarihi araştırmalarına ve  akademik çalışmalarına aralıksız devam ediyor.

    Hocamızın bir yönü de iyi bir hatiplik ve yazarlıktır.Lüleburgaz tarihini anlatan “Rumeli’de 653 Yıllık Vatan Lüleburgaz Ve Gazi Kadı Ali Bey Camii ile şehrin tam ortasında eski hükümet konağının yanındaki  Zindan Baba türbesinin hayli enteresan hikayesini anlatan “Zindan Baba”kitaplarının da yazarıdır.Yaşı seksen eşiğini aşmasına  rağmen gayet dinç,sağlıklı ve müthiş bir hafızası var.Tarihe karşı olğanüstü bir merakı ve bilgisi var.Hocam için yaşayan bir canlı tarih desek yanlış olmaz.Geçtiğimiz  Ekim ayının onbirinde Türklerin Rumeliye yerleşip kalıcı hale gelmesinde tarihi bir önem taşıyan Sırpsındığı Savaşının kazanılmasının 663.yılı nedeniyle  kendisinin  hazırladığı bir konferans için,ailesi ve yakın bir dostuyla birlikte serhat şehrimiz  Edirne’ye gittik.Hocamız konferansını  tarihi Edirne Kent Müzesinin küçük mütevazi salonunda verdi.Toplantıya Hocamın Lüleburgaz’dan ailesi,dostları,Edirne’den akademik çevreden dostları,öğrenciler,tarihe meraklı dinleyiciler ve yerel,ulusal basın katıldı.Müzenin kadirşinas,güleryüzlü personeli, konuklarını çok güzel ağırladı.Hocamızın  bir saati geçen konferansının büyük bir kısmı belleğindeki tarihi bilgilerini salonu dolduran dinleyecilere gayet akıcı ve öğretici bir şekilde  anlatmakla geçti.Ardında Sırpsındığı zaferiyle ilgili görselleri hazırladığı belgeleri  taktim etti.Konferansın sonunda oradaki ben dahil herkes tarih kitaplarında  Türklerin  haçlı ordularına karşı kazandığı sıradan bir zafer gibi algılanmasının  ne kadar eksik bir bilgi olduğunu tescil edilmiş oldu.Konferans sonrasında dışarıya çıktığımızda bizi ince ince çiseleyen sonbahar yağmurunun serin esintisi karşıladı. Hemen karşımızda tadilatta olan   Selimiye Camiine çok kısa bir ziyaret yapıldı.Ardından da  tezgahlarında  Edirne’nin enfes lokumlarıyla,şekerlemeleriyle,hediyelik eşyalarıyla  sergilenmiş Arasta kapalı çarşısı gezildi.Yunan ve Bulgar turistlerin bolca alışveriş yaptığı çarşıdan biz de ufak tefek hediyelik aldık.Çarşı gezisini sonlandırıp  Lüleburgaz’a   dönüş için Kent Müzesinin önündeki arabaya gelirken yolumuzun üzerindeki simit fırınını  gördük.Vakit  neredeyse saat 15.00’e geliyor,karnımızda  çok acıkmıştı.Odun fırınının camından gözüken nar gibi pişmiş simitlerden,poğaçalardan   alarak az ilerdeki çay ocağının önündeki bir masaya oturduk.Balkanlardan esen serin havanın  ve ara ara atıştıran yağmurun inadına  rağmen  içimizi ısıtan sıcak çayla bol susamlı simitlerle,poğaçalarla  açlığımızı gidermeye çalıştık.İşte o esnada Ulu Çınar,derin bir iç çekerek:

   “Edirne’ye gelipte ciğer yiyemeden geri dönmek...Bunları da  mı yaşyacaktık?..”

   O böyle  duygusal  konuşunca   yanındaki bizler   ne diyeceğimizi bilemedik.Çünkü ahvalimizin  geldiği  son durum bundan daha iyi betimlenemezdi.Yaşam tarzımız olumsuz yönde   yüz seksen derece değişti.Artık istediğimizi alamayacak,istediğimizi yiyemeyecek duruma geldik maalesef.Aslında Hocamızın  serzenişi,  tava ciğeriyle ün salmış Edirne’mize  gelip de ciğer yerine simitle karnımızı doyurmaya mecbur kalışımızın hazin  öyküsü...Kahvaltımız bittikten sonra sessizce arabanın yanına gelerek  Lüleburgaz ‘a gelmek için yola koyulduk.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum