BİR DOSTU UÇURUMUN KENARINDAN DÖNDÜRMEK...
25 Ağustos 2025, Pazartesi 13:03
Mevlana’nın çok anlamlı bir sözü vardır:”Dertli insan, içi duman dolu oda gibidir.Onu dinlemek,o odaya bir pencere açmak gibidir”diyor.
Yirmili yaşların ortalarında,serhat şehri Edirne’de bir tekstil fabrikasında çalışıyordum.Onunla zaman zaman işçi servisinde karşılaştığım,kısa kısa sohbetler yaptığımız benden sekiz on yaş büyük,alçak boylu,çelimsiz bir adamdı.Her zaman düşünceli ve kederli hali onun çok huzursuz olduğunu ayan beyan ortaya koyuyordu.Bana bir şeyler anlatmak istiyordu ama beni iyice tanımadığından güvenemediği için olsa gerek tam olarak açılamıyordu.Zamanla samimiyetimiz daha da gelişti.Onun yeğeni benim liseden okul arkadaşım çıkınca bana daha fazla ehemmiyet vermeye başladı.İsmi Hikmet olan iş arkadaşımı köyde başkasına çobanlık yaparken kapağı yurt dışına atma hevesiyle Almanya’da yaşayan bir gurbetçinin evde kalmış kızıyla başgöz ederler.O evlilikten biri kız diğeri erkek iki çocuğu olur.Lakin işler onun istediği gibi olmaz ve Almanya hayalleri suya düşer.Kayınpederi, sopayı bırakıp fabrika işçiliğine başlayan damadına kızı ve torunları rahat etsinler diye koltuk çıkarak onlara Edirne'de bir arsa alır.O da elinde avucunda ne varsa toplayıp kiradan kurtulmak için o arsaya bir gecekondu yapar.Şansızlık bu ya aynı arsada gecekondusu olan komşusuyla temel yüzünden anlaşmazlığa düşerler.Anlaşmazlıklar büyüyüp iş kavgaya dönüşünce birbirleriyle karakolluk,mahkemelik olurlar.
Hikmet abi, benim fabrikanın atölyesinde çalıştıdığımı bildiği için akşam iş çıkışında servisler kalkmadan önce yanıma geldi.Yine çok kasvetli görünüyordu.Bana bir şey söylemek istiyor ama bir türlü açılamıyordu.Atölyedeki çalışma arkadaşlarımdan çekindiğini görünce daha rahat konuşmak için çalıştığım torna tezgahını kapatıp onu atölyeden dışarıya çıkardım.
“Buyur abi,benden bir isteğin mi var? Sana nasıl yardımcı olabilirim”dedim.Bu utana sıkıla:
“Ustam,bana bir şiş yaparmısın?”dedi ciddi ciddi.
“Hayr olsun,şişi ne yapacaksın abi?”dedim merakla.
“O şerefsizi şişleyeceğim,yetti artık,canıma tak etti!” dedi kararlı bir şekilde.O an ona ne yanıt vereceğimi şaşırmış bir vaziyette:
“Abi sen dediğinin farkında mısın?Ne saçmalıyorsun,olur mu öyle şey”dedim.O hala “Öldüreceğim o şerefsizi!”deyince ona:
“Şimdi sen sakin ol.Servisine bin evine git.Biraz acele et yoksa arabaları kaçıracaksın.Hiç kimseye de “O şerefsizi öldüreceğim” gibi şeyler söyleme. Yarın ikimizin de hafta tatili, her zaman çıktığımız kahveye gel.Bu konuyu etraflıca konuşuruz”dedim.
Ertesi günü sözleştiğimiz kahveye benden önce gelmiş,onu daha telaşlı bir bekleyiş içinde buldum.Daha çayları söylemeye fırsat olmadan bana:
“Hani nerede?Şişi yaptım mı ustam?”diye sorunca
“Dur!acele etme abi,hele bi çayları içelim”dedim sakince.Çaylar geldi,aheste aheste içmeye başladık.Bu hem çayını içiyor hem de ona yaptığımı sandığı şişi ne zaman vereceğimin hesabında...Çaylar içildi ve ben vakit kaybetmeden konuya girdim.Ona ailece başımızdan geçen babamın o talihsiz olayını ve geride kalan bizlerin ne acılar,yokluklar,özlemler içinde yaşadığımızı bir bir anlattım.(Dramalı Hasan’ın Namus Davası kitabımda buna geniş yer vermiştim )Beni büyük bir saygı ve hayretle dinleyen Hikmet abi, anlattıklarımdan sonra yüzünde bir yumuşama,hareketlerinde bir sakinlik baş göstermeye başlamıştı.Özetle söylediğim şuydu:Davalı olduğun o adamı öldürmekle sorunun çözülmez,daha da karmaşık bir hale getirirsin.O işi yaptığın an “Keşke yapmasaydım”diye büyük pişmanlık duyacaksın.Sen hapse girince karın ve çocukların sahipsiz kalacak.Sen içerdeyken onlara kim bakacak?Çok ceza alacağın için karın seni rahatlıkla boşayabilecek.Çocukların babasız büyüyünce oğlun serseri,ayyaş,kızın ise belki kötü yola bile düşebilir.Boş yere katil olduğun,onları yüzüstü bıraktığın için senden nefret edecekler.Eğer ölmez,yıllar sonra sağlığın gitmiş bir ihtiyar olarak dışarı çıktığında bir daha sana baba demeyecekler.Bunları göze alabilir misin?Ona göre iyi düşün!”dedim.Benim anlattıklarımı uslu bir çocuk gibi dinleyen Hikmet abi, bir an durdu,derin derin düşünmeye başladı,sonra:
“Sahiden söylediklerin olur mu?”dedi saf saf.Ben de:
“Tabi ki olur dedim.Çevremizde bir sürü örneği var, sen en iyisi o evi hemen sat.Husumetli olduğun o şahısla karşılaşmayacağın uzak bir yere taşın ”dedim ikna edici bir tonda.
“İyi ama bana komşular korktu da kaçtı diyecekler”dedi
“Abi,ben sana bizim başımızdan geçen hayat hikayemizi niye anlattım?Bundan bir ders çıkarasın diye...Başkalarının ne diyecekleri başına gelecek felaketten daha mı önemli!” dedim sert bir şekilde.
Sonuca gelelim.Ben onunla konuştuktan bir müddet sonra ne düşündüyse o evden başka yere taşındılar.Ben de şimdi yaşadığım şehirde iyi bir iş bularak buraya taşınmıştım.Demek ki benim anlattıklarım Hikmet abi üzerinde hayli etki yaratmış olmalı ki başını belaya sokmaktan vazgeçmişti.Yıllar sonra Edirne’ye gittiğimde okul arkadaşım olan yeğeniyle karşılaştım.Ona amcasını sordum.İyi olduğunu,çocuklarını okutup evlendirdiğini ve sonunda köye yerleştiğini öğrendim.Benim için bundan daha güzel bir haber olamazdı.Ondan dolayı, darda kalan tanıdıklarımızı,dostlarımızı maddi anlamda bir şey yapamazsak bile oturup onları dinleyelim,belki de bir faydamız dokunur” diyerek yazımı noktalamak istiyorum.Kalın sağlıcakla...
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum