Kırklareli
01 Ağustos, 2025, Cuma
  • DOLAR
    30.71
  • EURO
    32.91
  • ALTIN
    1967.5
  • BIST
    8994
  • BTC
    49397.326$

 LAİKLİK VE  DEMOKRATİK   CUMHURİYETİ  YOKETME PROJESİ :  BOP EMRİNDEKİ ÜMMETÇİLİK,     ŞERİATÇILIK VE İRKÇILIK

25 Temmuz 2025, Cuma 13:45

     

İktidar, sıkıştığı  her dönemde, ülke ve toplum gerçeklerinin konuşulmaması için, ya gündemi değiştirerek, dikkatleri  başka yöne  çekmeye, yada yeni  ittifaklar ve düşmanlar yaratmayı metot haline getirdi. İktidar şimdi de ,‘terörsüz  Türkiye’ söylemi çerçevesinde, yeni ittifakları ve tartışma  konularını gündeme  soktu. Saray iktidarı muktedirlerinin, baştan beri laiklik ve Demokratik Cumhuriyete düşmanlığını, Demokrasiyi, amacına götüren ve uygun  yerde inilmesi gereken  bir tramvay gördüğünü biliyoruz. AKP başkanı, laik demokratik, hukuk devleti olan Cumhuriyetten kurtulmak için, Türk, Kürt ve Araplarla  ‘ümmet Birliğinin’ sağlayacaklarını, ve ortak olduklarını söylediği AKP, MHP ve DEM partisiyle bu yolda yürüyeceklerini açıkladı. Açıklanan bu sözde ‘ projenin’, 21 yy da, dünya genelinde, ülkemiz ve Ortadoğu gerçekliğinde, tam bir hayal proje olduğunu belirterek,  konuya yakından bakalım.:

       Biraz, Türkiye, dünya ve Ortadoğu gerçekliğini gören herkes biliyor ki, bu ‘proje’, iktidar cephesinin söylediği gibi, Türkiye gerçekliği dikkate alınarak, ayrıntıları düşünülerek hazırlanan, ‘yerli ve milli’ bir proje değildir. İthal projedir. ‘Türk, Kürt, Arap’ temelli ‘Ümmet birliği’ projesi, gerçekte, dünyayı ve özellikle, Türkiye de dahil, Ortadoğu’yu, BOP temelinde, yeniden şekillendirmek isteyen, ABD emperyalizmi ve İsrail siyonizmi tarafından, uzun zamandır planlanan, İsrail’in, genişlemesinin ve güvenliğinin sağlanması, Türkiye dahil, bölge ülkelerinin, Laik/seküler/milli ve üniter devlet yapılarının yıkılarak, millet değil, ümmetçi/şeriatçı rejimlerin kurulup yerleşmesi için hazırlanmış, bir projedir. Buradaki, ‘ümmet’, bütün müslümanları değil, sadece, Emevi - Vahabi  zihniyetinde, İran Şia’lığna karşı savaşacak bir ‘Sünni ümmet birlikteliği’ olarak planlanmaktadır. Oynanan oyun ve plan budur.

        Ümmet birliği projesinin, asıl sahipleri olan ABD ve  İsrail, uzun süre planlamaya bağlı olarak, Türkiye ve PKK dahil, bölge ülkelerine, projenin hayata geçmesi için, doğrudan ve  dolaylı görevler verildi. Ülkede tartışılan bu günkü gelişmeler, BOP temelinde, ABD’ce verilen görevden sonra başlamıştır. Böylece, bir sabah kalktığımızda baktık ki, İktidar ortakları, gece, ‘vahiy’inmiş gibi, onlarca yıldır düşman ve cani katiller olarak gördükleri Kürtleri ve örgütlerini, onlarca yıldır kimlikler üzerinden düşmanlaştırdıkları ve katliamlarına seyirci kaldıkları Alevileri, islamı Araplaşma olarak gördükleri Arapları, canımızsınız, ciğerimizsiniz diye kucakladıklarını açıkladılar. Övgüler sıralamalara başladılar.

         Milliyetçilik ve ümmetçilik, temelde birbirlerinden farklıdır. Miliyetçilik, bir etnik yapıya ve adı olan bir millete aittir. Sınırları belli vatanları vardır. Enternasyonal değil, nasyonaldir. Türk, Kürt, Arap, Alman vb gibi. Oysa, Yahudlik hariç, Hırıstıyanlık ve İslamiyet evrenseldir. Yani sabit  sınırı yoktur. Bütün dünya, Müslüman veya Hırıstıyan olabilir. Ancak, bütün dünya, Türk  Rus, yada, Fransız olamaz. Ümmet eşittir millet değildir. Ümmetçilk, milliyetçiliğin inkarıdır. Aynı potada  birleştiririz demek, sosyololik olarak imkansızdır, zırvalıktır. Bu nedenle ,iktidarın söylediği üç millete ait, ümmet birliği olayı bir hayaldir. Buna  olur demek, sadece proje sahiplerinin sinsi planlarına hizmet eder. Çünkü, ümmetçilik, feodal din kurallarının olduğu ortaçağ döneminin ürünüdür. Tarihsel ve  sosyolojik olarak, bireyin vatandaşlık bilincine sahip olduğu milliyetçilik çağında,  bir çok etnik kökenden gelen millet unsurlarını, vatandaşlıktan soyutlayıp, kul-tebaa haline getirip, tek din etrafında ümmet yapamazsınız. ABD’li ajanların  ‘Osmanlı Milleti’ sözleri, saçma sapan ve milliyetçiliğin tarihsel gelişiminin inkardır. BOP’un başarılı olması için, ABD temsilcisi CIA ajanı Tom Barrack’ın, sömürge valisi gibi Ortadoğu’da  dolaşıp, işbirlikçi kukla iktidarlarına, bu konuda haysiyet kırıcı talimatlar vermesi, ulus devletlerin, İsrail için tehdit olduğunu söylemesi bile, projenin aslında  emperyalist/Siyonist planı olduğunu açıkça ortaya  koyuyor.  

       İktidar ortakları, projenin gerçekleşmesi için, bir yandan ülkede, Alevilere, Kürtlere, muhalif demokrat cumhuriyetçilere, belediye başkanlarına, gazetecilere karşı, her türlü hukuksuzluğu, gözaltı ve tutuklamaları, baskıları sürdürürken, diğer yandan da, Aleviye, Kürde  sen bizimsin, biz biriz diyerek samimiyetsizlikler sergiliyorlar. Yani samimi değiller. Örn. MHP başkanı, C.başkanı yardımcılarından, biri Kürt, diğeri Alevi olsun diyor. Devlet  makamlarının, temsil kotalarını, din, mezhep, etnik, tarikat, cemaat vb üzerinden değerlendirmeye  açmak, felakettir. Cünkü, bu durum, toplumsal kutuplaşmayı azaltmaz, tersine  derinleştirir, kaos yaratır. Lübnan, Yogoslavya, Irak, Suriye örnekleri ortada. Yani yaptıkları, aslında ülkeyi ve toplumu kaosa sürüklemektir. Aleviler, bu kaos planına alet edilmek isteniyor. 12 Eylül öncesi ve sonrasında, Alevilerin, Maraş, Sivas, Çorum, Malatya, Gazi katliamlarında, devletin, ‘derin devlet’ elamanlarının yanında, bizzat, MHP’li ülkücü militanlar vardı. Bu yüzden, Aleviler, katliam sevicilerinin, pazarlık konusu olmayacaktır. Örn. Şimdi, c.başkanı yardımcısı  Kürt kökenli. Ülkeye demokrasi ve hukuku mu getirdi. Hayır. AKP başkanı ise, ‘Alevi de bizim  Kürt de bizim’  diyor, ama kelime oyunundan öteye gitmiyor. Çünkü, 23 yıllık tek parti rejiminde, 81 il’in, hiç birinde, Alevi vali, emniyet müdürü, rektör, elçi, yüksek yargıç veya üst düzey yetkilisi kasıtlı olarak yoktur. Seçim dönemlerinde, alevi inançlarıyla alay ediliyor, Cem evleri, ibadethane kabul edilmiyor. Alevinin vergisi alıyorlar, ama, milyarları Diyanete harcıyorlar, asimile etmek için her yolu deniyorlar. Alevi köylerine zorla cami yapılıyor. Okullarda, Emevi, Selefi - Vahabi zihniyetinin artıklarınca,  aleviler aşağılanıyor. Sonra da, ABD’nin BOP’u gerçekleşsin diye, samimiyetsizce,  ‘siz de bizimsiniz’ deniyor. Aleviler, dün, Emeviler dahil, şeriatçı zulüm rejimlerine, nasıl boyun  eğmedilerse, şimdi de boyun eğmeyecekler.

        Terörsüz Türkiye’nin gerçekleşmesi, kan ve  göz yaşının dinmesi, savaşa harcanan kaynakların, toplumun refahı  ve kalkınması için harcanması, toplumun kimlikler üzerinden bölünmesinin önlenmesi ve toplumsal barışın  sağlanması, hepimizin dileğidir. Ancak, iktidar, Terörsüz  Türkiye yaratılmasının yolunun, Üniter ulus devletin tasviye edilerek ümmetçiliğe geçilmesini, laikliğin, demokrasinin, hukukun, özgür  ve eşit vatandaşlık haklarının rafa kaldırılmasını, her kesimin, siyasi parti ve kurumların, teslim olup, sarayın dinci ‘tek adam’ rejiminin  arkasında hizalanmasını, yeni anayasada AKP başkanına ömür boyu başkanlık saltanatının sağlanmasını, vatandaşlığın yerine ‘Türk-Kürt-Arap’ ümmetçiliğinin, dolayısıyla şeriat rejiminin kabul edilmesini, kısacası hukuksuzluğun hukuk sayılarak saray rejimine, hiç sorgulanmadan mutlak itaat edilmesini anlıyor ve bunu kabule zorluyor. Sırtını ABD ve AB emperyalistlerine dayayan iktidar, her türlü hukuksuzluğu, zalimliği ve zorbalığı, gözaltı ve tutuklamaları kendine hak görüyor. Gelişmeler açık değil, Bilgiler saklı gizli oyun kurucularca planlanıyor. Puslu hava güvensizlık yaratıyor. Böyle olunca ‘terörsüz Türkiye’, hukuksuz Türkiye oluyor. Bu asla kabul edilemez.

        Terörsüz Türkiye, Ortaçağ ümmetçiliğine geri dönüşle değil, ülkedeki,  her inançtan, etnik kökenden, farklı sosyal kesimlerden, kısaca ülkedeki her kesimin, hakkını, hukukunu ve  adaleti gözeten, ayrımsız,  eşit yurttaşlık haklarını sağlayan, laik, demokratik sosyal ve  hukuk temelli BAĞIMSIZ VE DEMOKRATİK TÜRKİYE’nin yaratılmasıyla  sağlanır. Gerçek demokrasinin ilke ve kuralları, her inananı, inanmayanı, her etnik ve dini yapıyı, her cinsiyeti, her rengi  eşit ve güçlü olarak kapsar ve yaşatır. Böylece, alevi için, Kürt-Türk-Arap için, inanan, inanmayan için farklı kesimler için ayrı ayrı demokrasi aramaya gerek kalmaz. Yeter ki, kafanızın arkasında, emperyalizmin ve siyonizmin işbirlikçiliği olmasın. Oysa, ümmetçi toplumda çatışmalar, etnik ve  dinci faşist rejimlerin doğmasına yol açar. Çağdaş uygarlıktan, ortaçağ karanlığına dönülmesine, İnsanın kul olmasına, demokrasinin şeriat yobazlığına ve  dinci saltanata dönüşmesine izin verilemez.Daha çok demokrasi ve özgürlük

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum