Kırklareli
17 Ağustos, 2025, Pazar
  • DOLAR
    30.71
  • EURO
    32.91
  • ALTIN
    1967.5
  • BIST
    8994
  • BTC
    49397.326$

CEMAATLAR, TARİKATLAR

15 Ağustos 2025, Cuma 15:28

    Cemaatlar (ibadet için bir araya gelen topluluklar) ve tarikatlar (yol) feodal üretim tarzında ( ortaçağda ) dini esas alan kurumlardır.

 Bu dünyadaki  yaşamı, öbür dünya için imtihan yeri olarak görürler, esas olan öbür dünyadır. Gizemli bir yapıya sahip cemaatlar ve tarikatlarda yöneticiler, sivil toplum örgütlerinde olduğu gibi seçimle belirlenmezler. Bir çoğunda  yöneticilik babadan oğla geçer, yöneticilerinin çoğu peygamber soyundan geldiğini ileri sürerler. 1923 Türk Devrimi, 1789 Fransız Devrimi kadar radikal olamadı Toprak  reformu yaparak feodalizmi ve onun kurumları olan cemaat- tarikatları tasfiye edemedi.  Feodalizmin ve onun kurumları olan cemaatlar ile tarikatların  tasfiyesi  bir üst yapı olan “Köy Enstitüleri’den beklendi. (Cumhuriyet, kurduğu “Diyanet” vasıtasıyla bu kurumları denetleyeceğini düşündü.) Bu arabayı atın önüne konması anlamına gelir. Türk Devrimi,  30 Kasım 1925 tarihli kanunla Tekke ve Zaviyelerin kapattı. Kanun bugün de geçerli. Toprak reformu yapılamadığından, cemaat ve tarikatlar sosyolojik olarak varlıklarını  yeraltına  çekiler sürdürdüler.  1946 yılında “soğuk savaşı”n başlamasıyla “yeşil kuşak” politikaları yürürlüğe girdi. Bu durum  Cumhuriyet Devrimi ile yer altına çekilen tarikat ve cemaatların yeniden yeryüzüne çıkmalarına ve görünür hale gelmesini sağladı. Öte yandan, Laik Cumhuriyet’le kuruluş amaçları doğrultusunda uyumlu çalışan, cemaat ve tarikatları denetleyen  “diyanet”, 1946’dan sonra kuruluş amaçlarından uzaklaştı, bugün demokrasinin ön koşulu olan laikliğin altını oyan bir kuruma dönüştü.  Günümüzde  “diyanet” bir çok bakanlığı aşan bütçesi  ve yetkileri ile”Anadolu dindarlığını “selefileştirmeyi”  kendisine misyon edindi! 1950’den sonra sağ parti liderleri Menderes, Demirel, Özal, Çiller hatta Ecevit bile cemaat ve tarikatlarla ilişki kurdular. Kurdular ama onları devletin kurumlarının kalbine yerleştirmekten hep kaçındılar. Siyasal İslamcı AKP ve onun lideri Erdoğan, döneminde bu politika kökten değişti.AKP ve Erdoğan kadro eksikliğini ve karşılaştığı direnci aşabilmek için tarikatlarla  ve cemaatlarla stratejik, yapısal ortaklığa  yöneldi. Devletin kurumları, kaynakları bu yapılara açıldı. Sadece bu yapılar desteklenmedi, bazı kadrolar ve yetkiler doğrudan bu dini yapılara devredildi. Siyasal İslamcı AKP ve Erdoğan, sağ partilerin cesaret edemediği adımlar attı; cemaat kadrolarını devletin kalbine taşıdı! Gülen cemaatinin devlet kurumlarına sızdırılması,Laik Cumhuriyete ve modern devlet yapısına ağır darbe oldu. Yalnızca Gülen cemaati değil, Menzil ve İsmailağa Cemaati gibi diğer cemaatlerde devletinin başka kurumlarına nüfus etti. Örneğin Menzil tarikatının Sağlık Bakanlığı’nda oluşturduğu etki biliniyor.  Osmanlı Imparatorluğu’nda bir devlet ilkesi olan “Devlete talip olan tarikata, tarikata talip olan devlete talip olmaz” düzeni Erdoğan iktidarında yerle bir oldu. Ayrıca Osmanlı’da Tarikat ve cemaatlerin kamu kaynaklarından bu kadar semirmelerine, zenginleşmelerine  izin verilmezdi. Erdoğan iktidarında tarikat ve cemaatlar holdinge dönüştüler. Şeyhler CEO, müritler ise işçi (maraba) oldular. Menzil şeyhi ölünce oğulları arasında süren servet paylaşımı kavgaları kamuoyuna yansıdı. Cemaat ve tarikatlar kurdukları dernek ve vakıflarla,sivil toplum kisvesi büründüler. Milli Eğiti Bakanlı Yusuf Tekin,tarikat ve cemaatlerin kurduğu sözde sivil toplum örgütü olan dernek ve vakıflarla çeşitli anlaşmalar imzaladı! Artık cemaat ve tarikatlar öbür dünya işlerini(Uhrevi) bir tarafa bırakıp bu dünyanın işleriyle (Seküler) daha fazla ilgileniyorlar. Erdoğan’ın bu yapıları dini cemaatlar olarak değil, iktidarı sürdürmenin stratejik araçları olarak kullanması Türkiye siyasetinde yeni bir dönemdir. Toplumsal desteğini  iyice kaybeden Siyasal İslamcı AKP ve Erdoğan için tarikat ve cemaatlar vazgeçilmezdir. Üstelik bu yapılanlar Anayasaya ve siyasi partiler kanununa aykırıdır. Tarikat ve cemaatlar artık dini değil, siyasi birer aktördürler. Bütün bunların arka planında yatan gerçek,AKP ve Erdoğan’ın klasik sağ parti ve liderlerinden farklı olarak siyasal islamcı bir kimliğe sahip olmaları yatıyor. Tarikat ve cemaatlarla kurulan derin ideolojik ve kurumsal bağlar, devletin dini esaslarla yeniden şekillendirme amacının en büyük göstergeleri . Bu anlayış AKP’yi ve Erdoğan’ı diğer sağ parti ve liderlerinden ayırmaktadır.Laik ve modern devlet anlayışı köreliyor ve din devlet ayrımı yok sayılıyor. Ezcümle; tarikat ve cemaatlerin devletle organik ilişkiye girmesi Laik Cumhuriyet rejimi için ölümcül bir tehdittir. Devletten beslenen, karşılığında hiç bir şey üretmeyen bu yapılar devlet desteği olmadan varlıklarını sürdüremez hale gelmişlerdir.  Ya bu yapılar tasfiye edilecek ya da Cumhuriyet rejimi çöküşe sürüklenecektir.  İvedi olarak Cumhuriyeti yeniden laiklik,demokratik hukuki ve ekolojik temellere oturtmak  gerekiyor. Bunun ön koşulu ise siyasal islamcı AKP ve Erdoğan’ın iktidardan seçim yolu ile bir an önce gitmesidir…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum