KAPİTALİST BÜYÜME, SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE SOSYO-EKOLOJİK YIKIM!
02 Haziran 2025, Pazartesi 11:39Ekonomik büyüme, genellikle yüzde üç yüzde dört gibi sayısal artışlarla ifade edilir. Kalkınma ise nicelik yanında yoksulluğun azaltılması, eğitim, sağlık gibi niteliksel gelişmeleri ifade eder. Azgelişmiş ülkelerde kapitalizme bağlı siyasi iktidarlar ekonomik olarak büyüdükçe kalkınmanında sağlanacağını masalını pazarlarlar. Büyüme,1970’li yıllarda çevresel bozulmalar açısından sorunlu görülmeye başlandı. 1971 yılında Roma Kulübü tarafından yayınlanan “Büyümenin Sınırları” kitabı buna dikkat çeker. Sürdürülebilir Kalkınma ise ilk defa 1987 yılında Brundtlant Raporu’nda yer aldı ve Ogün bugündür bir ön kabule dönüştü. Sürdürebilir Kalkınma, Çevre ile Büyümeyi barıştıran,yoksulluğun azaltan,toplumsal adalet sorunlarını da çözen bir kalkınma modeli olarak görüldü. Sürdürülebilir Kalkınma’da büyüme,çevre ve adalet üçlüsü birlikte çalışacak , böylelikle de tüm sorunların çözüleceği var sayımından hareketle,gelişmiş ve azgelişmiş ülkeler tarafından benimsendi. 20 yılda bir gerçekleşen Çevre ve Kalkınma Konferans’larının da temelini oluşturdu. Büyüme kesintiye uğramakla birlikte sürüyor,ama çevrenin örselenmesi ve toplumsal adaletsizlik yıldan yıla giderek derinleşiyor. Kalkınmanın ise esamesi bile okunmuyor! Kapitalist ekonomide “büyü ya da yok ol” mantığı geçerli olduğu için büyüme olmadığı zaman Kapitalizmin krizi kaçınılmazdır. Büyümenin yoksulların yarasına merhem olacağı, Sürdürülebilir Kalkınmanın toplumsal adaleti sağlayacağı ve çevreyi koruyacağı öngörüsü dünyanın hiç bir ülkesinde gerçekleşmedi. Sürdürülebilir Kalkınma hedeflerinin hiçbirinin gerçekleşmemesinin yaratığı düş kırıklığı, (!) benzer muhtevaya (içeriğe) sahip “yeşil ekonomi”, “döngüsel ekonomi”, “yeşil yeni düzen”ya da “yeşil mutabakat” gibi fiyakalı kavramlarla giderilmeye çalışılıyor! Bütün bunlar halkların ekolojik ve toplumsal sorunlarına çözüm getirmedi ve bundan sonra da çözüm getirmeyecektir. Çünkü bu modellerin tek bir amacı vardır o da sermayenin ucuz hammadde ve enerji ihtiyacının karşılanmasıdır. Ne var ki sermaye bu politikaları herkesin çıkarına, toplumsal adalet ve çevre korunuyormuş gibi sunmaktadır. Büyümenin getirdiği kazanımlara sermaye el koyar. Sosyo-ekolojik yıkımın bedelini ise halklar öder. Sermaye bu süreçlerden olumsuz olarak etkilenmez. Ezcümle;Kapitalizm önceki üretim tarzlarından farklı olarak sınırlı bir gezegende, sınırsız büyüme,genişleme ve yayılma dinamiğine sahip bir üretim tarzı. Kapitalizmde aşırı üretim ve tüketim kaçılmaz. Üretirken de tüketirken de kirlenme kaçılmaz. Bunun ekolojik krizden de öte “ekolojik yıkıma” yol açması kaçılmaz! Ayrıca kapitalizm sosyal kötülüklerinde (işsizlik, açlık, yoksulluk, sefalet …) kaynağıdır. Kapitalizm üretim tarzında ne gerçek bir kalkınma ne de bir sürdürülebilirlik söz konusu olmayacağı gibi bizzat kendi işleyişinin yol açtığı “sosyo-ekolojik yıkım” da önlenemez!
Çözüm doğanın, insanın sömürülmediği tüm canlıların yaşam hakkına saygı duyulduğu yeni bir uygarlıkta. Yani “Eko-Sosyalizm” de!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum