Kadın
11 Mart 2021, Perşembe 15:09KADIN
Dünyada, belki ilerleyen zamanlarda resmi olarak da kabul edilecek olan hermafrodit yani çift cinsiyetli denilen 3. cinsiyet var. Bu nedenle kadınlar için kullanılan "Toplumun diğer yarısını oluşturan kadınlar ......" ile başlayan cümleler, bu insanlara haksızlık bir nevi. Neden diğer yarısı erkekler değil de diğer yarısı kadınlar? Bu bile halihazırda yergi cümlesiydi zaten. Bu nedenle, değişen dünyaya ayak uydurmak istiyorsak kadınlara çengel takmaktan vazgeçip farklılıkları kabul edeceğiz. "Aşkım, sevgilim" diye sevdiğimiz çocuklar, Acar Baltaş'ın vurguladığı üzere "örtük (duygusal) ensest"e maruz kalmış olurlar. Diğer yandan, "paşam" diye büyütülen, yetiştirilen erkek çocukları da kendisini üstün bir tür zanneder. Bu, ona dayatılmıştır. İnsan beyni ortalama 1,5 kilogramdır ve erkeğin kadına üstünlüğü diye bir şey de yoktur, bilimsel izahı bulunmaz. IQ ve EQ başka bir konudur. Hiçbir alınteri dökmeden elde edilen değerli şeyler ne tatlıdır! "Erkektir" diye altına araba verip cebine para doldurduklarımız, ola ki bunlar elinden "puf" diye gittiğinde, dipsiz bir bunalımın eşiğinde buluverir kendini. Gidiş yolunu bilmediği için dönüş yolunu da bulamayacaklardır. Ama kız çocuklarına kendini bildiği yaştan itibaren ev işleri yapmayı öğretiriz. Bu ayrım neden? Erkek çocukları sünnet olunca gurur kaynağı ama kız çocukları regl olunca utanç kaynağı öyle mi? Pardon da, "hijyenik ped" deyince neden yüzünüz kızarıyor, bu ayıp bir durum mu? Dedikodu yapmaktan, yalan söylemekten, futbol maçlarında cinsiyetçi küfürler etmekten utanmıyorsunuz da sağlık söz konusu olunca mı utanıyorsunuz? Ne güzel işte, sağlıklı ve neslinizi devam ettirecek bir kız çocuğunuz var! Nesi ayıp?
Düşünelim… Bu zamana kadar kaç kadın bir partinin genel başkanı, il başkanı, ilçe başkanı oldu? Yerel Yönetimlerde kaç kadın meclis üyesi yapıldı? Mecliste kaç kadına koltuk ayrılmış? Kaç kadına siyasete girmesi, hemcinslerini temsil etmesi için fırsat tanınmış? Şunu bilmekte yarar var diye görüyorum. Biz kahvelere de girip vatandaşlarla sohbet edebiliyor, akşam toplantılarını da düzenleyebiliyor, siyaseten yolcuklara da katılabiliyoruz. Siyasette kadınlara sıra gelince “kota”lara takılıyoruz. Kota denince akla gelen hep kadınlar oluyor nedense? Seçme ve seçilme hakkı bizim de en tabii hakkımız! Önce erkekler sıranın en başını alıyor, yer kalırsa ya da lütfedilirse kadınlar yazılıyor. Hani nerede adalet? Kadınlar yapbozun eksik parçası mı yoksa çerçevesini belirleyen parça mı?
Üreten kadın tabirine hep takılmışımdır. Üreten denilince akla istihdama katılan, bir işte çalışan kadın gelir. Evde çalışan, ev emekçisi kadınlar da üretimin bir parçası değil mi? Yemek yaparken, çamaşır – bulaşık yıkarken, ütü yaparken, evi süpürürken, camları silerken, her şeyden önemlisi çocuklarını yetiştirirken harcadığı emek, emek değil de nedir? 7 / 24 bitmeyen bu üretimin değerine ne ile, hangi para birimi ile paha biçebilirsiniz?
Tarımı başlatanın ve doğayı ehlileştirenin kadınlar olduğunu biliyoruz. 12 bin yıl öncesinde, bir buğday ve arpa tanesiyle uygarlığın ilk adımları da atılmış oluyor. Kadın eli ne kadar da bereketli… Bir veriyorsunuz bin alıyorsunuz. Tabiat Ana deniliyor örneğin. Sosyalizasyon sürecinin ilk basamağı evde başlıyor. Rahimde başlayan yolculukta duyulan ilk ses annesinin sesi oluyor yani çocuğun öğrendiği ilk dili “anne dili” oluyor. Anne dili, şefkat dili… Başa dönersek; ne ekersek onu biçiyoruz. Toplumun tüm acılarını, yaralarını yine kadın sarıyor. İyi insan da kötü insan da yaratmak yine kadının elinde…
Siz hiç gece tek başına sokakta yürüdüğü için ya da kısa şort giydiği için tacize uğrayan erkek duydunuz mu? Ben hiç duymadım. “Kadın cinayeti” yerine “erkek şiddeti” demeyi bir türlü kabullenemedik. Sonuçta failler erkek değil mi? Şimdi bugüne dahi başlarken kaç kadın eski eşi, sevgilisi, nişanlısı, babası, amcası tarafından şiddete maruz kalıyor kim bilir! Haberi okurken neden yöntemlere yer veriliyor. Eline aldığı silahla… Yüzüne asit dökerek, şu kadar yerinden bıçakladı gibi belki de teşvik edici ifadeleri neden okumak zorunda kalıyoruz? Hatırlar mısınız Emine Bulut’u? Ben hiç unutamam. Kızının gözü önünde, ben ölmek istemiyorum diyerek acılar içinde hayatını kaybetti. Unutmayın! Ne Emine Bulut’u, ne de diğer tüm erkek şiddetine maruz kalan kadınları.
Dedik ya dil ne kadar önemli… Sevgi önce dilde başlar! Bayan değil kadın, bilim adamı değil bilim insanı, iş adamı değil iş insanı, insanoğlu değil insanlık, kızlık soyadı değil önceki soyadı… Yıllar boyu kadınlar için en iyi meslek hep öğretmenlik oldu. Hanım hanımcık olmalıydık, karı gibi gülmemeli, karı gibi kıvırtmamalıydık. Çünkü bizim gibi hanım bir kıza bunlar yakışmıyordu! En başında dediğim gibi, cinsiyetçi esprilerden, küfürlerden, küçümsemelerden de bir hayli bunaldık. Sevgiyi tatmamış dilinizden güzel cümleler çıkıyor mu, sormalı?
Kadınlar hayatın her alanında yer almalı, onlara fırsatlar tanınmalı. Kadın çiçek değildir, kadın kadındır. Hep vardılar, şimdi de varlar, sonra da var olacaklar!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun!
