Kırklareli
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    30.71
  • EURO
    32.91
  • ALTIN
    1967.5
  • BIST
    8994
  • BTC
    49397.326$

DİN VE LAİKLİK!

13 Eylül 2021, Pazartesi 12:26

Laiklik  demokrasinin ön koşuludur. Demokratik ülkelerin tümü laiktir. Laik olan ülkelerin tümü ise demokratik değildir. Laik devletlerde devletin dini yoktur ve devlet tüm inançlar karşısında nötrdür ve de inançların barış içersinde yaşamasının güvencesidir. 

 

Laiklik toplumu ve devleti yönetecek yasaların referansını  dinden  (Kutsal kitaplardan) değil,İnsan Hakları’ından almasıdır. Laiklik ayni zaman da aklın inançtan bilimin ise dinden bağımsızlaşmasıdır. Laiklik: Bilimsel eğitimdir, hukuk ve yargı birliğidir, kula kulluk etmemektir! Bilindiği gibi Teokratik (Din) devletler   ortaçağa  ait yapılardır. Feodal üretim tarzınında ve skolastik felsefinin geçerli olduğu koşullarda  hayat bulmuşlardır. Avrupa, orta çağ’dan, teokrasi’den, skolastik felsefe’den  kurtuluşu her biri radikal bir Aydınlanma ya da Modernite devrimi olan 1789 Fransız, 1688 İngiliz Devrimleri’inde bulmuştur. Yani  o yılar da devrimci olan Burjuvazi aristokrasi’yi ,Teokrasi’yi tasfiye etmiş ve  iktidarı  ele geçirmişti. O tarihden sonra da  Kilise’nin hiç bir zaman iktidar talebi olmamıştır. Laiklik,İnsan hakları,dinde reform bu mücadelelerin sonuçlarıdır. Bizde kurtuluş’tan sonra gerçekleşen 1923 Aydınlanma - Modernite  Devrimi, radikal olamadığından ve yarım kaldığından, ( Kendi devrimini yarım bırakanlar, kendi mezar kazıcılarını hazırlarlar)laik cumhuriyet’in  kuruluş’undan nerdeyse 100 yıl sonra çakma şeyhülislam  Ali Erbaş çıkıp ; Cumhuriyet’in modern, aydınlanmacı ve ilerici kazanımlarını tasfiye eden Erdoğan’ın onayıyla laikliği hiçe sayarak Teokratik bir devlet çağrısı yapabiliyor. Laik bir devlette Diyanet olur mu? Laik ülkelerde Din kamu hizmetimidir? Aslında Doğu Bizans’tan bu yana bu topraklarda batıda olduğu gibi tam anlamıyla  teokratik devletler kurulmadı. Din devletin içinde bir kurum olarak hep var oldu ve  Bizans’ta, Osman’da ve de Cumhuriyet’te    Muktedirlerin taleplerini meşrulaştırmanın aracı  işlevini gördü. Cumhuriyet’in ilk yıllarında laiklikliğin yerleşmesine ve devletin dini denetlemesine hizmet eden Diyanet, sağ iktidarların elinde ise Cumhuriyet’in altını oyan ve devleti dinsel açıdan denetleyen ve de teokratik  devletin kilometre taşlarını ören bir yapıya dönüştü. Siyasal İslamcılar iktidara gelmeden önce Diyanet’e karşıydılar. Dinin Diyanet’in elinde esir olduğunu ifade ediyorlardı. Zamanla bu görüşlerinden vaz geçtiler ve Diyanet’in laikliğin tasfiyesinde  ve de kendi rejimlerini kurmada ne kadar kullanışlı bir aparat olduğunu gördüler. Artık Diyanet ile kesin bir hesaplaşmaya girmeden ne laik devletin ne de demokrasinin önü kesinlikle açılmayacaktır. Yaşanan 100 yıllık pratik  dinin bir kamu hizmeti olmayacağı gerçeğini tartışmasız bir şekilde ortaya çıkarmış ve bu gerçekte Diyanet’in tasfiyesini zorunlu kılmaktadır. 200 yıldır sürmekte olan Osmanlı- Türk Modernleşmesinin birikime sahip güçler yarım kalan 1923 Aydınlanma - Modernite Devrimi’ni kuşkusuz tamamlayacaklardır. Bu tarihsel bir zorunluluktur.Böylece Cami’nin iktidar talebi tarih olacaktır; (İbadet mekanı olarak caminin varlığı ise devam edecektir)  tıpkı  Kilise’nin iktidar talebinin tarih olduğu gibi!