BÜYÜME,SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE SOSYO-EKOLOJİK YIKIM!
31 Ocak 2025, Cuma 12:21Ekonomik büyüme genellikle yüzde üç, dört gibi sayısal artış olarak açıklanır. Kalkınma ise nicelik olarak yoksulluğu azalması, eğitim, sağlık gibi niteliksel bir gelişme vaat eder. Azgelişmiş ülkelerde kapitalizme bağlı siyasi iktidarlar ekonomik olarak büyüdükçe kalkınmanın da sağlandığı masalını anlatırlar. Büyüme 1970’lerin başında çevresel bozulmadan dolayı sorunlu görülmeye başlandı. Sürdürülebilir kalkınma, çevresel bozulmayı önleyeceği ,yoksulluğu azaltacağı ve benzeri toplumsal adalet sorunlarını da çözümleyen bir kalkınma modeli olarak önerildi. (Sürdürebilir kalkınma kavramı ilk defa 1987 Brundtland Raporu ile gündeme geldi. 20 yılda bir gerçekleşen Çevre Konferanslara damgasını vurdu) Sürdürülebilir kalkınma önceleri azgelişmiş ülkeler için düşünüldü ama büyüme, çevre,adalet üçlüsünün birlikte çalıştığı bir model olarak gelişmiş ve azgelişmiş tüm ülkeler tarafından benimsendi. Her şeyin önüne Sürdürülebilir kavramı eklemek moda oldu. Sürdürülebilir tarım, Sürdürülebilir hayvancılık,Sürdürülebilir ormancılık … gibi. Büyüme ara ara krizlerle kesintiye uğramakla beraber sürüyor ama çevrenin örselenmesi ve toplumsal adaletsizlik yıldan yıla daha çok derinleşiyor.Piyasa ekonomisin de “Büyü ya da yok ol” mantığı geçerli olduğu için büyümenin olmadığı kapitalizm kriz demektir. Ekonomik büyüme yoksulluğu azaltmadığı gibi sürdürülebilir kalkınma da toplumsal adalet ( işsizliğin azalması, gelir dağılımın iyileşmesi…) ve çevrenin korunmasını sağlayacak hiç bir vaadini gerçekleştiremedi. Dünyada ve Türkiye’de sosyal yardım alan hane sayısı her yıl rekorlar kırıyor. Öte yandan, Türkiye’de AKP’nin 22 yıllık iktidarında sürdürülen ekonomik politikalar sonucu ekolojik yıkım yaşamı yok edecek boyut kazandı. Dünyanın diğer ülkelerini de aynı durumda. Sürdürülebilir kalkınmanın hedeflerinin hiç birisi gerçekleşmedi. Bunun yarattığı düş kırıklığını gidermek için şimdi yeşil ekonomi,döngüsel ekonomi, yeşil yeni düzen ya da yeşil mutabakat gibi fiyakalı söylemlere baş vuruluyor. Bunlar halkların toplumsal ve ekolojik sorunlara çözüm getiremez. Çünkü bunların hepsi sermayenin doğadaki hammadde ve enerji ihtiyaçlarını karşılayacak modellerdir. Sermaye bu modellerle kendi çıkarlarını gerçekleştiren o politikaları herkesin çıkarı,toplumsal adalet ve çevreyi gözetiyormuş gibi sunuyor. Büyüme-ekolojik yıkım ilişkisini “ülkeler ekonominin büyümesi”büyüsünden sıyrılıp kapitalist sömürü, tahakküm, sömürge ilişkileri ile birlikte düşünülmelidirler. Büyümenin kazananı sermaye ve iktidar sahipleri,ekolojik yıkımın bedelini ise halklar ödemektedir. Büyüme sürdürülebilmesi için gerekli hammadde ve enerji kaynakları için sömürgecilik, emperyalist savaşlar sosyo-ekolojik yıkımın ölümcül sınırlarına kadar genişler. Buradan anlaşılacağı gibi ekolojik yıkımı yalnızca insanlar,yalnızca canlılar, yanlızca karbon döngüsü gibi ekolojik döngüler üzerinde sonuçlar olarak kavramak yerine bunların bütünü olarak anlaşılması daha anlamlıdır Daha çok büyüyerek kapitalist ilişkiler ekonomik büyümeyi küreselleştirerek sömürülen ve ezilen hakların sorunları çözülemez.Tam tersine daha da ağırlaşırlar. Sonsuz büyüme arayışındaki kapitalizmin sonlu doğayla ilişkisi yaşam için tehdide dönüşür. Kapitalizmde bu döngüden çıkılması olanaksızdır. Ezcümle; Sosyo-ekolojik yıkıma, emeğin sömürüsüne, tahakkümüne neden olan koşulları , maddi yapıları, ekonomik ilişkileri,siyasal kurumları ortadan kaldırmadan çözüm üretilemez.Toplumsal gereksinmeleri karşılayan üretimle insan olmayan varlıklara özen gösterme ilkesine bağlı ekolojik rasyonalite denge kuran ilişkileri yaşama geçtiği bir düzen tek seçenek!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum