AYDIN VE ENTELLEKTÜEL ÜZERİNE NOTLAR!
04 Ağustos 2025, Pazartesi 13:51Türkiye’de Aydın ve Entelektüel kavramları ayni anlama geldiği sanılarak bir birinin yerine kullanılmaktadır. Oysa bu iki kavram bir birine 180 derece zıt kavramlardır. Aydın;toplumun ortalama öğrenim ve eğitim düzeyinin üzerinde bilgiye sahip olan,sahip olduğu bilgilerin senteziyle yeni sonuçlara ulaşabilen ve bunları toplumla paylaşabilen kişidir. Sınıflı toplumların tarih sahnesine çıktığı ilk günden itibaren bilgi egemen sınıflar tarafından bir iktidar aracı olarak kullanılmıştır. Bu bilginin niteliğinden bağımsızdır.Bilgi ister bilimsel olsun ister hurafe ve inanca dayansın fark etmez. İlk çağdaki büyücü ile modern çağdaki ‘düşünce kuruluşu’ üyesi akademisyen ayni işlevselliğe sahiptir. Tanrıyı yeryüzünden gökyüzüne çıkarıp görünmez kılan tek tanrılı( Semavi) dinlerin, özel mülkiyetin, sınıflı toplumların ve devletin ortaya çıkmasından sonra tarih sahnesine çıkmaları tesadüf değildir.Bu üç din, ortaya çıktıkları toplumlarda, kısa bir süre sonra önce siyasal sonra da ekonomik iktidarının ortağı duruma gelmişlerdir. Bu durum inancın bilgi olarak sunulmasının sonucudur. Bugün doğa ve sosyal bilimler alanında bilimin üretilip enformasyonunun sağlanmasında kapitalist merkezler egemen durumdadırlar. Bu durum onlara toplumları istedikleri gibi yönlendirme olanağı sağlıyor. Bunun sonucu yaptıkları talan, yağma, sömürü ve barbarlık meşrulaşıyor! Bunun en yalın örneği ABD ve Batılı emperyalist ülkelerin Irak’ı işgal etmeden önce herkesi nükleer silah var yalanına inandırmalarıdır. İster kapitalist, ister teokratik, ister sosyalist olsun her devlet, dolaysıylada egemen sınıflar kendi ideolojisinin toplumsal meşruiyetini sağlayabilmek için mutlaka bir “aydın sınıfına” gereksinim duyar.Aydının müesses nizamla ( kurulu düzen) bir sorununun olması söz konusu olmayacağı gibi onun yeniden üretilmesinden sorumludur. Tabi bununda karşılığını çeşitli biçimlerde alırlar. “Ezilenler arasında din adamı yoktur onlar ezen sınıfın asalağıdır” dememiş boşuna Jean Paul Sartre! Bir aydın bilgisi ve o bilginin getirdiği gücü kurulu düzenin egemenlerinin değilde, geniş halk kesimlerinin hizmetine sunabiliyor ve bunu çoğu kez bir bedel ödemeyi göze alarak yapabiliyorsa o zaman bir “entellektüel “ oluyor. Aydınla entellektüel ortak yanları ikisini de toplumsal dinamikleri harekete geçirebilecek ve dönüşüme uğratacak bilgi birikimine sahip olmaları iken, entellektüeli aydından ayıran, onun herhangi bir çıkar gözetmeksizin gerçeğin yanında yer alıp, bu uğurda iktidarla çatışmaya girebilmesidir. Germinal’i yazdığı için Emile Zola bir Aydın. Dreyfus davasında “suçluyorum” diyerek o günkü Fransa’nın egemenlerine baş kaldırdığı için entellektüel olmuştur. Albert Camus Cezayir asıllı olmasına rağmen Cezayir-Fransa savaşında Fransa’yı tutmasından dolayı aydın kimliğini aşamamış ve entellektüel olamamıştır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Falih Rıfkı Atay Cumhuriyet’in aydınları. (Çankaya sofrasının müdavimleri) Aziz Nesin, Nazım Hikmet, Rıfat Ilgaz,Hikmet Kıvılcımlı… gibiler ise entellektüel. Çünkü bunlar kurulu düzene karşı çıktıkları için hapis yatmış ve sürgüne gitmişlerdir. Onlar kadar şanslı olmayan Sebahattin Ali’nin payına ise ölüm düşmüştür. Bugün de bir yığın aydın Erdoğan’ın uçağının demirbaşı durumundayken Selçuk Kozağaçlı, Selahattin Demirtaş ve Can Atalay başta olmak üzere gezi tutsakları entellektüellerin payına hapis, Hrant Dink gibi entellektüellerin payına da ölüm düşmüştür. Bir de bugünlerde kendilerine “uzman”denen bir çok kişi sabahlara kadar tv kanallarında akla gelen, gelmeyen her konuda ahkam kesmektedirler. Ama hiç bir konun gerçek kaynaklarına inmezler, inemezler de. Elbette bilmediklerinden değil. Gerçekleri söylerlerse bir daha o kanallara çıkamayacaklarını ve ağızlarıyla Euro-Dolar toplama ayrıcalıklarını kaybedeceklerini bilirler. Ayrıca aydınların akademik ünvana sahip olmaları genellikle iyi sonuç verir. Bu durum anlatılan masalı daha güvenilir ve inandırıcı kılar. Ezcümle; gerçekleri ortaya çıkarmanın yolu kadrolu aydınların ipliğini pazara çıkarmaktan ve entellektüellere toplum olarak sahip çıkmaktan geçiyor. Bunu yaparken Fransız özdeyişini asla unutmamalıyız. “Bilmeyen ahmak, bilip de söylemeyen alçaktır
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum