Kadınlara, Çocuklara, Topluma Şiddeti Artıracak Yeni Aflar Kabul Edilemez

Kısa adı EŞİK olan Kadınlar için Eşitlik Platformu meclis gündemine gelen 11. Yargı kaeti ile ilhili yazılı bir açıklama yaparak tepkisini dile getirdi
EŞİK tarafından yapılan yazılı açıklamada,11. Yargı Paketi ile halka karşı işlenen suçlara af getirilmek istenirken, “iktidara karşı” suçlar ve “düşünce suçları” affedilmiyor. 11. Yargı Paketi TBMM’ye sunuldu. 3 Aralık 2025 tarihinde Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlanması, Aralık ayının son haftasında da TBMM Genel Kurulu’na gelmesi planlanıyor. Paketten çıkarılacağı yönünde duyumlar olmakla birlikte, teklif şu anki haliyle kadınlara ve çocuklara şiddet faillerine affı da kapsıyor.
Paketten çıkarılan düzenleme önerileri
TBMM’ye sunulan teklifin ilk halinde “biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı hareketler” gibi muğlak ve subjektif kavramlarla toplumun tamamını tehdit eden, LGBTİ+ varoluşu suç haline getiren ve çocukları yetişkinler gibi yargılamayı öngören düzenlemeler vardı. Kadın hareketi, LGBTİ+ ve çocuk örgütleri, ceza hukuku akademisyenleri ve hak savunucularının mücadelesi sonucunda bu düzenlemeler Paketten çıkarıldı. Bu mücadelenin de etkisiyle örgütlü suçlarda çocukların araç olarak kullanılması halinde örgüt yöneticilerine verilen cezalar artırıldı. Örgütlü mücadele, bir kez daha kazandı. Ancak Adalet Bakanı’nın suça sürüklenen çocuklarla ilgili açıklamalarında da görüleceği üzere, geri çekilen konular her an yeniden gündemimize gelebilir.
Sadece halka karşı işlenen suçlara af getiriliyor, gerekçe “infaz adaletinin sağlanması”
Teklifle 31 Temmuz 2023 öncesinde işlenmiş anayasal düzene karşı suçlar ve terör suçları hariç tüm suçlar bakımından af getirilmek isteniyor. Üstelik sadece şu an hükümlü olanlar değil, bu tarih öncesi suç işleyen ama hala soruşturmaları veya davaları devam edenlerden ileri tarihlerde hüküm giyenler de bu aftan yararlanacak.
Kimler yararlanacak?
Örneğin; Pınar Gültekin’in katili, eğer yakalanırsa Gabonlu üniversite öğrencisi Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga’nın katili, 4 yaşında öldürülen Leyla Aydemir’in katili, resmi açıklamalarda 50 bine yakın olduğu söylenen fakat gerçekte çok daha fazla can kaybının olduğu tahmin edilen 6 Şubat Depremleri ile ilgili tüm davaların hükümlüleri veya ileride hüküm giyecek sanıkları, 103 kişinin hayatını kaybettiği Ankara Garı saldırısının hükümlüleri ve eğer yakalanırlar ise firari sanıkları…Anayasal haklarını kullananlar yargılanmaya devam ediliyor.11. Yargı Paketini protesto eden kadınlar ve LGBTİ+’lara, Beşiktaş vapurunda “11. Yargı Paketi’ne Hayır” pankartı açıldığı sırada “Devlet elini bedenimden çek” ve “Kadın cinayetleri politiktir” sloganlarını attıkları için soruşturma açıldı. 2024 yılında 25 Kasım Kadınlara Karşı Şiddetle Mücadele Günü yürüyüşüne katılan 168 kadın ve LGBTİ+’ya karşı açılan davalar da sürüyor.Aflar silsilesine kadına ve çocuğa şiddet faillerini de kapsayan bir yenisi ekleniyor.Pakette COVID-19 izni genişletilerek şiddet failleri de dahil af getiren düzenleme önerileri mevcut. Pakete yönelik yeni bir af, yeni cezasızlık eleştiri olmasın diye, taksirle yaralama suçunun üç aydan bir yıla kadar olan cezasını dört aydan iki yıla kadar artırıyorlar. Bir aylık komik artırımlarla yeni bir şiddet dalgası yaratacak bir affı mazur görebileceğimizi, buna kanacağımızı sanıyorlar.
İktidar her fırsatta aileyi merkeze koyan açıklamalar yaparken, 2026-2035 dönemi “Aile ve Nüfus 10 Yılı” olarak ilan edilirken, aile ve ev içinde şiddete maruz kalan kadınları ve çocukları görmezden geliyor. Bir bölümü kadın cinayeti, cinayete teşebbüs, kadın ve çocuklara cinsel saldırı, uyuşturucudan içeride olan binlerce hükümlüyü hiçbir rehabilitasyon ve elemeden geçirmeden toplumun içine salacak bir af düzenlemesi yapmaya çalışıyor.
Böyle bir af yasalaşırsa, kadın ve çocukların salıverilecek şiddet faillerinden korunması ile ilgili olarak başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı olmak üzere diğer tüm bakanlıklar hangi tedbirlerini alacak? Bu süreç nasıl izlenecek? Neden bu af teklifi hazırlanmadan önce kadın ve çocuklar için etkili ve kapsamlı bir “risk değerlendirmesi” çalışması yapılmıyor? Bu afla salıverileceklerin kadına ve çocuğa karşı işleyeceği her bir suçtan bu iktidar, onun bakanları ve bürokratları sorumlu olacaktır.
Bildirim yükümlülüğü
Devletin mağdurların korunması için faillerin serbest bırakma, tahliye af, izin gibi nedenlerle salıvermesi halinde mağduru bilgilendirilme yükümlülüğü bulunmaktadır. Üstelik bu yükümlülük hem İstanbul Sözleşmesi’nde hem 10 Haziran 2020’de Resmi Gazete’de yayımlanan 63 No’lu Suç Mağdurlarının Desteklenmesine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde hem de dönemin Adalet Bakanı Bekin Bozdağ’ın “Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” konulu 10 Ocak 2023 tarihli Genelgesi’nde yer almaktadır.
İstanbul Sözleşmesi bu konuya özel bir önem vermektedir. Sözleşmeye göre mağdurların hak ve çıkarlarını korumak için “Mağdurun, en azından kendisinin ve ailesinin tehlikede olabileceği durumlarda failin kaçtığından, geçici veya sürekli olarak serbest bırakıldığından haberdar edilmesinin sağlanması” gerekmektedir. (Madde 56/1(b)) Söz konusu Kararname ve Genelge de bilgilendirme yükümlülüğü ile ilgili düzenlemeler içeriyor. Ancak her ikisinde de sadece kasten öldürme ve bu suça teşebbüs, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama, çocuğun cinsel istismarı, nitelikli cinsel saldırı ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçlarından tutuklu ya da hükümlü bulunan kişiler bakımından bu bildirim şartı getiriliyor. Genelgenin Kararnameden tek farkı izinli çıkma hallerinde de aynı yükümlülüğü getiriyor olması. Oysaki, tek tek her tutuklu ve hükümlünün salıverilmesi ve izinli çıkması durumunda, hatta hakkında şiddet iddiası bulunanların kolluk birimlerinden bırakıldığı durumlarda da bu bildirimin yapılması gerekiyor. Ayrıca bildirimin kolluğa ve kolluk gerekli görürse mağdura yapılması yerine, aynı anda hem kolluk hem mağdura yapılması gerekir.
Bu düzenlemeler kadın hareketinin ısrarlı talepleri sonucunda çıkarıldı, çünkü onlarca belki de yüzlerce kadını bu nedenle kaybettik. Devlet kendisi gerekli korumayı sağlamadığı gibi, kadınlara ve ailelere gerekli bildirimleri yapmayarak veya gereği gibi yapmayarak onların kendi önlemlerini almasını da önlemiş oluyor. Oysa, 2023 Genelgesinde, özellikle nitelikli ve tekrarlanan şiddet vakalarının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiği özel olarak vurgulanıyor.Gizli ya da açık çıkartılan aflar, kadınlara, çocuklara ve tüm topluma yönelik suçların artışında çok önemli bir etken. Bu aflar, potansiyel failleri cesaretlendiriyor. Mağdurlar bir kez daha adaletsizlik ile yüzleşiyor ve hem devlet hem de failler eliyle sindirilmiş oluyor. Kadın katilleri, çocuk istismarcıları, uyuşturucu satıcıları gibi topluma karşı ağır suçlar işleyenler serbest bırakılırken; anayasal düzene karşı suçlar, “terör” suçları denilen ve çoğu muhaliflerin hapsedildiği “düşünce suçluları” içeride tutulmaya devam ediliyor.Türkiye’de esas sorun yasalarda değil, yasaların uygulanmamasında. Sorun, cezaların yetersizliği değil; infaz sistemine ilişkin düzenlemeler, COVID-19 adı altında yıllardır kapsamı genişletilen ve süresi uzatılan af düzenlemeleri ve cinsiyetçi uygulanan ceza indirimleri. Bu durum cezaların neredeyse infaz edilmez hale gelmesine neden oluyor. Zincirleme aflarla gerçek suçlulara karşı cezasızlık; muhaliflere karşı ağır cezalandırma politikası kurumsallaşıyor. Bu nedenle kadınlar olarak, muhaliflerin değil, gerçek suçluların cezalandırılmasını ve bu cezaların uygulanmasını talep ediyoruz.
Tüm iktidar ve muhalefet partileri mensuplarına sesleniyoruz, bir yandan cezaları artırırken bir yandan infazını ortadan kaldıran popülist politikalar kadınlara karşı şiddetle mücadelenin bir yöntemi olamaz. Merkezi yönetim ve yerelleri, “Şiddetsiz Evler, Sokaklar, Okullar Ve İş Yerleri İçin Atılması Gereken Acil ve Zorunlu Adımlar” başlıklı belgemizdeki taleplerimizi hayata geçirmeye davet ediyoruz.
Cezasızlık yaratmayın, cezaları etkili ve caydırıcı olacak şekilde uygulayın!
PAKETTE YER ALAN ve TEMEL HAKLAR ALEYHİNE OLAN DİĞER ÖNERİLER
Ulaşımın engellenmesinde “cebir veya tehdit kullanılması” şartı kalkıyor
Yürürlükteki “Ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması” başlıklı TCK Madde 223 de değiştirilmek istenen maddeler arasında yer alıyor. Madde başlığına “ulaşım araçlarının hareketinin engellenmesi” de eklenecek. Ayrıca, şu an suçun oluşması için “cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranış” ile ulaşım aracının hareket etmesini engellenmesi, hareket halindeyken durdurulması veya gitmekte olduğu yerden başka yere götürülmesi gerekirken; teklif kabul edilirse cebir veya tehdit şartı aranmayacak. Aynı zamanda maddede öngörülen cezalar artırılacak.
Bu değişiklik önerisi ile yurttaşların, anayasada tanınan barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmaları aleyhine yeni bir bahane üretilmek isteniyor. Her fırsatta metroları ve yolları kapatanların bu değişiklik önerisine dair gerekçesinin, “her toplumda, kişi, mal ve hizmetlerin, kesintisiz, güvenli ve hızlı dolaşımının sağlanması”nın “hayati önem” taşıması şeklinde olması da ironik.
On binlerce kişi salıverilmeye çalışılırken, akıl hastalığı yaşayanlar kuruma kapatılacak
Ceza Kanunu’nda akıl hastalığı, “tam akıl hastalığı” ve “kısmi akıl hastalığı” olarak ikiye ayrılmaktadır. “Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan” kişilere yani “tam akıl hastalığı” yaşayanlara ceza verilmez (TCK Madde 32/1). Bu kişiler, “toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığı veya önemli ölçüde azaldığı” sağlık raporuyla tespit edilene dek yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında tutulur (TCK Madde 57). Kısmi akıl hastaları bakımından, “mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir” (TCK Madde 32/2).
11. Yargı Paketi ile “tam akıl hastalığı” yaşayanların kurumda tutulması süresi için alt sınır belirleniyor, alt sınırın 6 ay ila 1 yıldan az olmaması isteniyor. “Kısmi akıl hastalığı” yaşayanlara verilen cezanın ise güvenlik tedbirine dönüştürülememesi, cezanın yanı sıra ayrıca güvenlik tedbirine de hükmedilmesi öneriliyor.
İnternet erişimini zorlaştıracak yeni düzenlemeler
Teklif, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 2023’teki iptal kararına dayanarak bazı değişiklikler öngörüyor. İçeriğin çıkarılması, yürürlükteki Kanun’da “sunuculardan veya barındıran içerikten çıkarılması” şeklinde tanımlanırken, teklifte “internet ortamından çıkarılması” olarak tanımlanıyor ve gerekçede içeriğin bu sayede geri döndürülebileceği belirtiliyor. Uyarı yöntemini kullanabilecekler arasına Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) da ekleniyor; üstelik bu yetki için hak ihlali şartı aranmıyor. İçeriğin çıkarılmasına dair kararın, tıpkı erişim engellemede olduğu gibi BTK Başkanı tarafından re’sen verilmesi planlanıyor.
AYM, mevcut 9. maddeyi kademeli müdahale yöntemi sunmaması ve süresiz erişim engeli getirmesi bakımından, ifade ve basın özgürlüğüne ağır müdahale oluşturması nedeniyle iptal etmişti. Teklifte, “sulh ceza hakimliğince, ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın ihlalin ilk bakışta anlaşılabildiği hallerde yirmi dört saat içinde içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi” kararı verilmesi imkânı getiriyor. Karara uymayan, Türkiye’den günlük erişimi on milyonu aşan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarına ise %50’den %90’a kadar bant daraltma getirilebilecek. Teklif, AYM’nin iptal kararındaki ifade özgürlüğüne aykırılık ve belirsizlik gibi sorunları taşıdığından anayasal aykırılıkları beraberinde getiriyor denildi..
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!

Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.