Kırklareli
26 Temmuz, 2025, Cumartesi
  • DOLAR
    30.71
  • EURO
    32.91
  • ALTIN
    1967.5
  • BIST
    8994
  • BTC
    49397.326$

Gazetecilik Suç Değildir.

Gazetecilik Suç Değildir.

 

Keşan Kent Konseyi başkanı Dr. Uğur Özdağlı'nın 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı  nediyle yazılı bir basın açıklaması yaptı.

Özdağlı yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’de basının tarihi, çoğu zaman baskı, sansür ve tehditle çevrili bir yol gibi ilerledi. Özellikle son 20 yılda, bu baskı daha sistemli ve görünmez bir hal aldı. Bugün sadece gazetecilerin değil, halkın da sesi kısılmış durumda.

2000’li yılların başında kısa bir bahar havası esmişti. Avrupa Birliği ile yürütülen uyum süreci sayesinde bazı yasal düzenlemeler yapılmış, basın özgürlüğü umut vaat eder hale gelmişti. Ancak bu iyileşme kalıcı olmadı. Basına yönelik baskılar çok geçmeden yeniden başladı; bu kez daha sofistike yöntemlerle.

Haber yapmak, artık sadece bilgi toplamak ve yazmak değildi. Yazının içeriği kadar, “kimi eleştirdiği” de önemli hale geldi. Hükümet politikalarını ya da devletin resmi söylemini sorgulayan her gazeteci kolayca suçlu ilan edilebiliyordu. “Gazetecilik mi, yoksa propaganda mı?” sorusu, çoğu zaman niyet okunarak ve peşin hükümle cevaplandı.

2010’lu yıllarda, gazeteciliği suç gibi gösteren davalar birbiri ardına açıldı. Haber değil, düşünce yargılandı. Kitap yazmak, haber yapmak, soru sormak bile “örgüt üyeliği”, “devleti aşağılama” ya da “kamu düzenini bozma” gibi ağır suçlamalarla karşılandı. Oysa halkın bilgi alma hakkı, demokrasinin vazgeçilmezidir.

2016’daki darbe girişimi, zaten baskı altında olan medyayı neredeyse felç etti. Onlarca medya kuruluşu bir gecede kapatıldı. Binlerce gazeteci işsiz kaldı, bazıları hapse atıldı. Olağanüstü hal döneminde çıkarılan yasalar, bu baskıyı “hukuki” kılıfa büründürerek kalıcı hale getirdi. Bu dönemden sonra gazetecilik, cesaret işi oldu.

Bugün Türkiye, dünyada basın özgürlüğü konusunda en alt sıralarda yer alıyor. Bu tablo yalnızca gazetecilerin sorunu değil. Bu, aynı zamanda toplumun gerçeğe ulaşamaması, eleştirinin cezalandırılması, iktidarın sorgulanamaması anlamına geliyor. Gerçeğin sesi kısıldığında, geriye yalnızca tek ses kalır: yönetimin sesi.

Gazeteciler artık yazmadan önce birkaç kez düşünmek zorunda kalıyor. Kimi zaman tek bir cümle bile cezaya, gözaltına, işsizliğe neden olabiliyor. Bu korku hâli, yazıyı susturmasa bile gölgeliyor. Ve gölgede kalan bir ülkede, gerçekler çürüyor.

Tüm baskılara rağmen, gerçeğin peşinden koşan, halk için yazan, susmayan gazeteciler var. Onlar, karanlıkta kalanlar için bir ışık görevi görüyor. Ama bir ülkede ışık taşımak suç sayılıyorsa, asıl sorun o karanlığın kendisidir.

Unutmayalım:
Gazetecilik suç değildir.
Ama gazetecileri susturmak, bir sistem tercihidir.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!

Facebook Yorum

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!