© Manşet Haber Gazetesi 2021

KÖYÜMÜZDE MADEN OCAĞI İSTEMİYORUZ

 

Kırklareli Merkez İlçeye bağlı Kula Köyü'nde Koza Madencilik’in altın madeni arama projesi ve Kuzulu Köyü’nde Oftaş firmasının kalker ocağı açma girişimiyle ilgili verilen “ÇED gerekli değildir” kararına karşı açılan dava kapsamında keşif yapıldı. Mahkeme heyeti, köylüler, çevre örgütleri, meslek odaları, siyasi parti temsilcileri ve yurttaşların yoğun katılımıyla bölgede incelemelerde bulundu.

Keşfe Kula ve Kuzulu köyleri adına davayı açan Av. Dilara Gürel, Kula Muhtarlığı önünde yaptığı açıklamada, projenin hem teknik hem de hukuki olarak ciddi eksiklikler içerdiğini vurguladı. “Kula Köyü, yanlış şekilde Kofçaz ilçesine bağlı gösterilmiş. Oysa burası Merkez İlçeye bağlı bir köy. 2015 yılında aynı firma, aynı sahada faaliyette bulunmak istemiş ve ‘ÇED Gereklidir’ kararı verilmişti. Bugün aynı proje için ‘ÇED Gerekli Değildir’ denilmesi, hukukla bağdaşmaz,” dedi.

Altın madeninden çıkarılacak cevherin İzmir'in Bergama ilçesindeki Ovacık Altın Madeni’ne taşınmak istenmesi, 455 km’lik yol boyunca oluşacak çevresel riskleri de gündeme getirdi. Danıştay 6. Dairesi’nin Ovacık için verdiği “kamu yararı yoktur” kararını hatırlatan Gürel, aynı tehditlerin Kula’da da geçerli olduğunu belirtti.

Ekosistem, Orman, Tarım ve Su Varlıkları Tehlikede

Maden sahasının büyük bölümü, 6831 sayılı Orman Kanunu'na göre verimli devlet ormanı kapsamındadır. Kayın ve mazı ağaçlarının yoğun olduğu bu alanda, coğrafi işaretli meşe balı üretilmekte, Trakya Arısı ve Avrupa Kırmızı Orman Karıncası gibi nadir türler yaşamaktadır. Ayrıca, Trakya Üniversitesi ve Doğa Koruma Kurumu’nun bölgeyi kapsayan biyolojik çeşitlilik envanteri ve tür koruma çalışmaları yürütülmektedir.

Açık ocak madenciliği yöntemiyle yapılacak çok sayıda patlatmanın, bu ekosisteme kalıcı zararlar vereceği ve bölgenin su varlıklarını da tehdit edeceği vurgulandı. Maden alanında bulunan dereler, Kırklareli’nin içme suyu ihtiyacını karşılayacak Armağan Barajı’na akmakta. Aynı zamanda bu derelerden bazıları Bulgaristan sınırını aşarak Strandja Nature Parkı ve Natura 2000 kapsamında koruma altındaki biyosfer rezerv alanlarına ulaşmaktadır.

Tarım, Hayvancılık, Arıcılık Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya

Bölgedeki geçim kaynakları arasında küçükbaş hayvancılık, tarım, arıcılık ve orman içi mantar toplama faaliyetleri bulunmaktadır. Ancak proje dosyasında bu ekonomik faaliyetlere dair tek satır yer almamaktadır. Patlatmalar sırasında oluşacak toz, hem ürün kalitesini hem de halk sağlığını tehdit edecektir. Dosyada, çevreye ve insan yaşamına olası etkilerle ilgili yeterli analiz yapılmamıştır.

Köylüler Sessiz Kalmayacak: “Bu Topraklar Bizim Yaşam Alanımız!”

Keşfe katılan Kent Konseyi Başkanı Yasemin Ertaş, Doku Derneği Başkanı Göksal Çidem, Tabip Odası adına Dr. Bahadır Tunçol ve diğer temsilciler, bu projelerin kamu yararı taşımadığını, bölgenin endemik türler ve biyolojik çeşitlilik açısından son derece zengin olduğunu dile getirdiler. “Trakya Arısı, Kırmızı Orman Karıncası gibi türler yok olma riskiyle karşı karşıya. Bilimsel gerçeklikler göz ardı ediliyor. Bu bir kırsal yaşamı ortadan kaldırma projesidir,” dediler.

Köylü bir yurttaş ise keşif sırasında çocuğunu göstererek şöyle konuştu:
“Bu çocuk 6 yaşında. Onu arıcılıkla, mantar toplayarak büyüttüm. Devlet şimdi bizim yaşam hakkımızı elimizden alıyor. Bu çocuğu bu şartlarda nasıl askere göndereceğim?”

Yaşamı Savunmaya Devam Edeceğiz!

Katılımcılar son olarak şu mesajı verdi:
“Bizler yaşam alanlarımızı, suyumuzu, ormanlarımızı, toprağımızı, köklerimizi savunacağız. Bu bir hukuk, çevre ve insan hakkı mücadelesidir. Anayasamız bize bu hakkı veriyor. Bu topraklarda köylünün, yurttaşın rızası yoksa hiçbir proje hayata geçemez!”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER