HAYATLARIMIZ VE GELECEĞİMİZ İÇİN KAYGILIYIZ.
GÜNDEM
Kısa adı EŞİK olan Kadınlar için Eşitlik Platformu yazılı bir açıklama yaparak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadınların kılık kıyafeti ile ilgili hutbesinden sonra bugün tüm camilerde okunacak kadınların miras hakkına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
EŞİK tarafından yapılan yazılı açıklamada, Bölgemizdeki savaş ve soykırımlar, ülkemizdeki ekonomik kriz, her gün daha da artan hukuksuzluk, siyasi baskılar ve kadın düşmanlığı, hayatlarımız ve geleceğimiz için kaygılarımızı artırıyor.Kadınlar ve erkekleriyle, dil, din, mezhep, siyasi görüş, felsefi inanç, cinsiyet, cinsel yönelim, yokluk, yoksulluk vb. nedenlerle ayrımcılığa uğramadan eşit yurttaşlık temelinde barış, özgürlük ve refah içinde yaşayacağımız bir Türkiye hayali kuruyoruz.
Ama başlatılan barış ve silahsızlanma süreci, adı bile konamadığı için bu hayalimizi mümkün kılacak bir heyecanı yaratamıyor. Barış kelimesini bile içeremeyen, demokrasi kelimesinin büyük pazarlıklarla iliştirildiği “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” kaygılarımızı gideremiyor. Kadınlar, sadece savaş ve çatışma süreçlerinin mağduru değil, barış süreçlerinin de en önemli kurucu aktörlerinden olduğu, olması gerektiği halde komisyonda eşit temsil edilmiyor. 51 kişilik komisyonda sadece 10 kadın var ve yüzde 19,6 oranıyla eşit temsilin çok uzağında. İlk toplantıda oy birliğiyle kabul edilen komisyonun çalışma usul ve esasları arasında, davet edilecekler konusunda eşit temsile özen göstermek gibi bu eksikliği telafi edecek bir düzenleme yok. Aralarında Adana Seyhan belediye başkanı Oya Tekin ve çeşitli belediyelerden kadın belediye çalışanlarının olduğu çok sayıda belediye yöneticisi ve çalışanı tutuklu ve bu hukuka aykırı tutuklamalar sürüyor.
“Yeni” Türkiye’de Kadın Düşmanlığı ve Hukuksuzluk Artıyor
Bu iklimde, Diyanet İşleri Başkanlığı kadınların patriarkal tahakküm altına alınması için erkekleri kışkırtan açıklamalarını sürdürüyor. Hutbeleri, fetvaları, tüm söylemleri ile sadece kadınları değil, LGBTİ+ları ve kendi ilan ettikleri keyfi kriterlere uymayan herkesi tehdit ediyor. İktidar ise eşzamanlı olarak Medeni Yasa ve Ceza Yasası’nda değişiklik planlarıyla kadın ve çocuk haklarını budamaya, LGBTİ+ların varoluşunu kısıtlamaya yönelik yasalar çıkarmaya hazırlanıyor. Kadınlar ve tüm bir toplum haya, edep, fıtrat kavramlarıyla kuşatılmak isteniyor
Anayasa’nın eşitlik ve laiklik ilkelerine, kadın ve çocuk haklarına aykırı söylemlerini yıllardır sürdüren Diyanet 1 Ağustos 2025’te kadınların giyim ve yaşam tarzını hedef alan bir cuma hutbesi daha yayınladı. İtalyanca, Rusça gibi diller dahil tam sekiz dilde yayınlanan “Hayâ: Allah'ın Emri, Fıtratın Gereği” başlıklı bu hutbe ile sadece Türkiye’ye değil, tüm dünyaya ayar verilmeye çalışılıyor.
Hutbe, en az 90 bin camide, yüzde 99,99’u erkek olan cami cemaatine eşzamanlı olarak okundu ve “giyinik çıplaklar” denilerek beğenmedikleri kıyafetlerdeki kadınlar için adeta saldırın emri verildi.
Hutbede, bedeni açıkta bırakan elbiseler, vücut hatlarını, uzuvları belli eden kıyafetler tarifleri yapılarak; kısa, şeffaf ve dar kıyafetler giyilmesi Allah’ın örtünme emrinin ihlali olarak ilan ediliyor. Ekranlarda, dijital mecralarda, görsel ve yazılı basında bu kıyafetlerle paylaşımlar yapmak haramdır, deniyor. Aile kurumuna, ahlaka ve edep ölçülerine saldırı olarak ilan ediliyor. “Uygunsuz” olarak niteledikleri kıyafetlerle “toplumsal alanlarda, kurumsal özelliği olan mekânlarda bulunmak asgari ahlak kurallarına bile meydan okumak” olarak tanımlanıyor. Açıkça, kadınların sokağa çıkma, kamusal ve toplumsal alanlarda bulunma hak ve özgürlüklerine saldırılıyor. Diyanet’in 1 Ağustos 2025 hutbesi, “vücut organlarının yapısını değiştirmek, estetik ameliyatlarla fıtratı bozmak … şeytanın oyununa gelmektir” diyerek; saç ektirmeden diş yaptırmaya, dövmeden proteze çeşitli alanlara müdahale ediyor.Hutbe, öncelikli olarak kadınları, ama toplamda tüm bir toplumu, giyim sektörü, modacılar, medya, sinema, dizi filmler, tüm dijital mecralarda yapılan yayınlar ve reklamlar ile tüm kritik alanları tehdit ediyor. “Neslimizin iffetini, edebini ve ahlakını korumak hepimizin ortak sorumluluğudur”, “Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalan herkes büyük bir vebal altındadır” denilerek sadece cami cemaati erkeklerine değil, toplumdaki tüm erkeklere ve sözlerinden çıkmayacak kadınlara, bu talimatları uygulatmak için “uygunsuz” bulunan herkese saldırma emri veriliyor. Hatırlatıyoruz: Mahsa Amini başörtüsü takmadığı için değil, “uygunsuz şekilde” taktığı için İran ahlak polisince tutuklanmış ve öldürülmüştü. Laiklik ilkesinin altını oyan hutbe, kurum ve her türlü söylem “uygunsuz” olmanın da ötesinde Anayasa’ya aykırıdır.
Hutbeden sonra saldırılar arttı
Diyanetin bu hutbesini "geçmişteki başörtü yasağının rövanşı için bir başörtü dayatması" olarak değerlendiren feminist yazar Berrin Sönmez, tüm kadınlara başörtüsü zorunluluğu getirilmesi ihtimalini baş örtüsünü çıkartarak protesto etti. Toplumun farklı kesimlerinden, farklı siyasi görüşlerden pek çok kadın söz konusu hutbeye tepki gösterdi. Tepkilerini açıkça ifade eden tüm kadınlar ve onlara destek olan herkes gerek sosyal medya platformları gerek yazılı basın üzerinden tehdit edildi, saldırıya uğradı.
CHP Kadın ve Aileden Sorumlu Gölge Bakanı Aylin Nazlıaka “Kadınların ne giyeceğine Diyanet karar veremez. “Diyanet, son hutbesiyle kadınların yaşam tarzına saldırıyor. Giydiğimiz kıyafet, bedenimiz, tercihlerimiz, hayatımız bize ait. Laiklik kırmızı çizgimizdir” dediği için ağır saldırılara ve provokasyon girişimlerine maruz kaldı.Saldırılar bununla kalmadı, sokağa da yansıdı. Bir kadın şort giydiği için İstanbul’da sokak ortasında darp edildi. Ardından, AKP Kocaeli Gençlik Kolları Kurucu Başkanı Mehmet Acar, bir kadının şort giydiği için darp edilmesini destekleyerek; “şortla ve ahlaksız giyim tarzıyla gezenleri gördüğümde yüzlerine tükürmek geliyor içimden”, “hayvanlıktan başka bir şey değil”, “teşhircilik suç olmalı”, “Çoluk çocuğumuz var. Bu şekilde gezenler çocuk istismarı suçundan yargılanmalıdır” sözlerini sarf etti. Bu sözler AKP’li bakanlar ve yetkililer tarafından kınanmadı. Eski AKP milletvekili, Cumhurbaşkanı Danışmanı Yasin Aktay “Afganistan dünya cenneti bir yer” dedi. Kadınların eğitim, çalışma, spor yapma, araba kullanma, erkek eşlikçi olmadan sağlık merkezlerine gitme, ülke içi/ülke dışı seyahat etme haklarının ellerinden alındığı; evlerde penceresiz odalara hapsedildiği bir ülkeyi "dünya cenneti" olarak niteledi. Aktay daha da ileri giderek “Afganistan’da sosyal hayat öyle zannedildiği kadar görünür katı kuralların olduğu bir hayat değil. Hatta bir açıdan gereğinden fazla rahat bile görülebilir” sözleriyle Taliban Afganistanı’ndan da katı bir rejim istediğini ilan etti. Kadınların cehenneminin erkeklerin cenneti olduğunu itiraf eden bu sözler de, başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı olmak üzere AKP’li bakanlar ve yetkililer tarafından kınanmadı.
Bugün 15 Ağustos, 2021 yılında Taliban’ın Afganistan yönetimini ele geçirişinin yıldönümü. Taliban muhalifleri, Şii Hazaralar, LGBTİ+lar, dahil olmak üzere birçok kişi ağır insan hakları ihlallerine maruz kalmaya devam ediyor. Kadınlar ve kız çocukları için tam bir gender apartheid rejimi uygulanıyor. Medya ve sivil toplum ağır kısıtlamalar ve baskılar altında. Türkiye’yi de bu noktalara sürüklemek isteyenler var. Fıtrat, haya, edep, ahlak gibi kavramların içeriklerinin boşaltılması ve kadınları ve tüm bir toplumu kontrol kavramlarına dönüştürülmesi yeni değil, bu propaganda yıllardır sürüyor. Yeni olan hutbelerin artan saldırı dozu ve bunları yasa ve hatta anayasa olarak da tüm topluma dayatma ve kalıcılaştırma girişimleri. 2022 yılında iktidar bloğunun kadınların kılık kıyafetlerini Anayasa ile düzenleme girişimini engellemiştik. İktidar şimdi de, hem kendi hazırladığı, hem de benzerini Hüda-Par’ın verdiği bir yasa teklifi ile “hayasızca hareketler” diyerek tüm toplumu cinsiyetçi ve homofobik bir cendere içine sıkıştırmak istiyor. Adalet Bakanı, bir tür “boş ol” sistemiyle boşanmayı erkekler için kolaylaştırıp kadınlar için imkânsız hale getirecek; aile arabuluculuğuyla kadınlara ekonomik şiddeti kurumsallaştıracak ve çok hukukluluğun kapısını aralayacak aile arabuluculuğu getirerek Medeni Yasa’yı delmek istiyor. Afganistanlı ve Suriyeli kadınların mücadelesini selamlıyoruz.
Kadınlar Afganistan’da Taliban’ın, Suriye’de İŞİD’in kadınları köleleştirmeye yönelik saldırılarına karşı mücadele ediyor. Türkiye’de de Taliban ve İŞİD kafalılar, laik cumhuriyetin yıkılması, şeriat devletinin kurulması için her gün daha yüksek sesle devlet destekli kitlesel gösteriler yapmaya, her yere sızmaya devam ediyorlar.Biz kadınların kıyafeti hutbesine itirazlarımızı hazırlarken; bu kez de kadınların eşit miras hakkına saldıran 15 Ağustos 2025 tarihli hutbesi geldi.Her şeyin farkındayız.
“Yeni” Türkiye adıyla pazarlanan; kadınları, çocukları, eşit ve özgür yaşamak isteyen herkesi dışarıda bırakan, cinsiyetçi, dayatmacı, eşitsizlik ve şiddet dolu bu modele asla boyun eğmeyeceğiz. Marjinal bir azınlığın hedeflediği bu toplum tahayyülünün; hutbeler, yasa ya da anayasa değişiklikleriyle dayatılmasını kabul etmeyeceğiz.
Kendi inançlarını herkese dayatmaya çalışan muktedirlere karşı duran; hayatlarına, haklarına, hayallerine sahip çıkan; kıyafetiyle, şarkılarıyla, şiirleriyle, sanatlarıyla direnen; saklanmayan, geri adım atmayan, bedel ödemeyi göze alarak duruşundan taviz vermeyen tüm kadınlarla dayanışmaya ve birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Eşit, özgür, laik, şiddetten uzak bir yaşam isteyen herkesi bu saldırılara karşı birlikte durmaya çağırıyoruz. Hayatlarımızdan, haklarımızdan, hayallerimizden vazgeçmeyeceğiz.
Bu kavgayı, biz kazanacağız denildi.
İlginizi Çekebilir